Savaş Karşıtı Protestolar ve Mitingler

Osmanlı Devleti’ne ait topraklar, henüz I. Dünya Savaşı yıllarında İtilaf devletlerinin aralarında yapmış oldukları bir dizi gizli antlaşmalarla paylaşılmıştır. Bu antlaşmalar içerisinde 16 Mayıs 1916 tarihinde tasdik edilen Sykes-Picot Antlaşması, İngilizler ile Fransızlar arasında imzalanmıştır. Osmanlı topraklarının büyük bir bölümünü ilgilendiren bu antlaşmada Antep’te dâhil olmak Anadolu’nun güneyinden iç bölgesine doğru büyük bir coğrafya Fransız nüfuz alanına bırakılmış2 ve bu Fransızların işgali için siyasi bir zemin hazırlamıştır. Savaşın sona ermesi ile 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti ile Mondros Mütârekesi imzalanmış ve antlaşmanın “Mühim sevkulceyş nokatı İti-laf kuvvetleri tarafından işgal edilecektir.”3 şeklinde belirtilen 7. maddesi Antep gibi birçok Osmanlı toprağını ilgilendirmiş ve İngilizlerin işgali için siyasi bir zemin hazırlamıştır. Söz konusu bu iki antlaşma Antep ve bölgesi için işgallere siyasi bir sebep oluştururken; İtilaf devletlerinin de aralarında bir anlaşmazlık olduğunu yansıtmıştır. Nitekim 17 Aralık 1918 tarihinde Antep, İngilizler tarafından işgal edilmiştir.4
Antep’in İngilizler tarafından işgali 20 Aralık 1918 tarihinde Adana’dan5 ve 24 Aralık 1918 tarihinde Antep’ten Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen telgraflar ile bildirilmiştir. Antep’ten gönderilen telgrafa göre: Halep’ten Kilis’e gelmekte olan İngiliz Süvari birliği Kilis’te bir miktar asker bırakarak,6 Antep’e geçmiştir. Ayrıca telgrafta, Antepli olup Halep’te bulunan Ermenilerin, güya Antep’e döndüklerinde Müslümanlar tarafından taarruza uğrayacaklarını, Antep’in İngilizler tarafından işgal edilmedikçe Antep’e dönmeyeceklerini İngiliz kumandanına beyan etmeleri üzerine İngiliz kumandanı süvari alayını Antep’e göndermiştir (EK 1).7 İngilizler Antep’e gelerek burada yönetime el koymuş ve 23 Ocak “1919” tarihinde İngiliz General MacAndrew yayınladığı beyanatta; Osmanlı Devleti’nin savaştan yenik çıktığını ve Paris’te gerçekleşecek bir antlaşmaya kadar İtilaf kuvvetlerinin gerek gördükleri yeri işgal edeceklerini ve buna binaen Antep’in İngiliz askeri idaresine alındığını ve görevde kalacak Osmanlı memurlarının bu idareye bağlı olacaklarını bildirmiştir. MacAndrew, beyanatının devamında memleketin refahı ve asayişi için adalet ve eşitlikle(!) hareket eden bu idareye bağlı kalınmasını Antep halkından talep etmiştir (EK 2).8 Mac Andrew’in Antep’ten ayrılmasından önce İngiliz çöl süvari birliği ku-mandan yaveri General “Gadvin” 12 Şubat 1919 Çarşamba akşamı Antep’e gelmiştir. Kolej’de Meycır Mils’e misafir olan “Gadvin” perşembe günü Mutasarrıf Celalettin Bey’i ziyaret etmiştir. Bu ziyaret esnasında, Antep’teki asayiş için mesuliyeti İngilizlerin kabul etmiş olduğunu, hükümeti tanımak ve mahalli ah-vali anlamak için gezmekte olduğunu belirtmiş, cuma günü ise avdet etmiştir.9
Antep’te bulunan Ermeniler, İngilizlerin şehre yaklaşmasıyla kutlama yapmış; hatta bir koro oluşturularak İngiliz işgal kuvvetlerinin subaylarına teşekkür etmek amacıyla bir konser düzenlemişlerdir.10 Takip eden günlerde ise İngilizlerin adil bir yönetim sergilemediği, özellikle Leonyan Ador’un tahrikleri ile İngilizler, Antep halkına karşı düşmanlıklarını arttırmış ve Ermeniler de halka karşı eziyetlerini sürdürmüşlerdir.11 1919’un mart ayı içerisinde İngilizler birçok kez beyanname yayınlayıp Antep halkının dışarı çıkmasına müsaade et-memiş, çoğu dükkânı cebren kapatmış, ayrıca Ermenilerden silah alınmaz iken; Türk halkından silahlar toplanmış ve halka karşı tehditlerde bulunmuşlardır.12
İngilizler, kendileri için riskli olan bu bölgeden bir an evvel çekilmek ve Türklerin ana vatanı olan bu toprakları nasıl olsa elde edemeyeceklerini anlayıp, Fransızları bu bölgede meşgul etmek için13 Antep, Adana, Urfa, Maraş ve kuzeye doğru Harput ile Sivas’tan Mersin’in batısına kadar olan bölgenin so-rumluluğunu Fransızlara devretmişlerdir.14 Söz konusu bu devretme, 15 Eylül 1919 tarihinde yapılan Suriye İtilafnamesi ile gerçekleşmiş ve İngilizler Musul ve Filistin’i de kendi nüfuzlarına almışlardır.15
27 Ekim 1919 tarihinde 13. Kolordu Kumandanlığının İstanbul’daki Harbiye Nezareti’ne gönderdiği telgrafta; Adana, Antep, Maraş ve Urfa’nın Fransızlar tarafından işgal edileceği bildirilmiştir.16 29 Ekim 1919 tarihinde ise Fransız kuvvetlerinden Albay Saint Marie Antep’e gelmiş ve burada Fransız işgal devresi başlamıştır. Antep’te bulunan Ermeniler, Fransız birliklerini sevinç gösterileri ile karşılamış17 sonrasında Adana’da silahlandırılan bir kısım Ermeni kuvveti de Antep’te Fransızlar ile birleşmiştir.18 Bu kuvvetlerin içerisinde önemli sayıda Ermeni kuvvetinin olması, Antep halkının derin bir şekilde üzülmesine sebep olmuştur.19 Fransız elbisesi giymiş bazı Ermeniler, Antep’teki Müslüman halka çeşitli fenalıklar yapmış, asayişi bozup çeteler halinde Türklere ait evleri basıp, kişilerden silah ve para gasp etmiş, uygunsuz davranışlarda bulunmuşladır.20 Her ne kadar Fransızlar ile birlikte olan Ermenilerin taşkınlıkları önlenmek istenmişse de Fransızların çıkarlarına ters düşmesinden dolayı Fransız-Ermeni baskıları devam etmiştir. Bu husus ile ilgili Antep Mutasarrıfı Celal Bey’den Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen telgrafta şu ifadeler yer almıştır:
“25 Şubat 1920’de livada şimdiye kadar huzur ve asayiş hüküm sürmektedir. Defalarca arz edildiği gibi Fransızların buradaki durumu kesinlikle kabul edilecek bir halde değildir. Fransızlar günden güne kuvvet getirmekte ve konuşlandıkları Amerikan Kolejini siperler ve tel örgülerle açıktan açığa sağlamlaştır. maktadırlar. Her defasında Müslümanları rencide eden Fransızlar yaptıkları bu kötü muameleye Ermenileri de ortak ederek ülkeyi felakete sürüklemektedirler. Bir taraftan yerel yönetim diğer taraftan Cemaat-i İslamiye burada bulunan Ermenilerle sevgi ve kardeşliği tekrar tesis etmek için her türlü önlemi almak-tan geri durmamakta ve iki halkın da güzel bir şekilde bir arada yaşaması için olağanüstü bir çaba harcamaktadır. Bu durum Fransızların çıkarlarına ters düştüğü için Fransızlar bu önlemleri sekteye uğratmak için her türlü oyuna baş-vurmaktadır. Raporlarda da belli olduğu üzere Fransız kumandanı 28 Şubat 1920’de sabah saat on birde bin kadar Ermeni’yi kendi karargâhına davet ederek bir saat görüşmüş ve daha sonra Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis vilayetlerinde güya Ermenistan devleti kurulmasıyla oraya Amerikan prenslerinden birinin gönderileceği söylenmiştir. Paşanın emrinde bulunan seksen bin askerle idarelere ulaştığı ve Maraş’ta bulunan dört bin Ermeni’nin Adana’ya nakledildiğini Ayıntab semalarında uçan uçağın atmış olduğu yazıya dayanarak temin etmiştir. Fransızların hızlı bir şekilde buradan çekilmeleri gerekmektedir. Aksi halde Maraş’taki olayların burada da olabileceğini üzüntüyle bildirmekteyim. Şimdiye kadar Müslüman halkın bu olaylara karşı ağırbaşlı ve temkinli davranmasına çalışıldı ve bunda da başarılı olundu.”21
Antep’te şehir dışında yaşanan olaylar ve çatışmalar şehir içerisinde de yaşanmaya başlamıştır. Şehirde halk oldukça gergin bir durumda bulunmuş öyle ki yerli bir sebzeci ve Fransız erinin tartışması dahi tüm dükkânların kapanma-sına yol açmış, küçük bir olayın ortaya çıkması dahi zorlukla durdurulacak bir hal almıştır. Fransızların bu durum karşısında savunma hatlarını güçlendirdiği, işgalin devam etmesi durumunda Antep’te halkı zapt edebilecek hiçbir kuvve-tin oluşamayacağı ve Fransızların Antep’teki Müslüman halka Afrika yerlilerine nasıl davrandıysalar o şekilde davranmaları nedeniyle pek üzücü olayların baş göstereceğine kesin gözü ile bakıldığı, Dâhiliye Nezareti’ne bir uyarı niteliğinde bildirilmiştir.21 Nitekim şehirdeki gergin ortam yerini savaşa bırakmış ve 1 Nisan 1920 tarihinde savaş bilfiil başlamıştır.22 Uzun bir süre boyunca önemli bir direniş veren Antep halkı, cephanesiz bir şekilde mücadelesini sür-dürmüştür. Ancak açlığın getirmiş olduğu zorluklar halkın gücünü kırmış ve bir düşman daha edinmesine sebep olmuştur. Aylarca acı zerdali çekirdeğinden ekmek, patlamayan düşman mermilerinden bomba imal eden Antep halkı, savaş boyunca binlerce şehit vermiş ve geride yıkılmış bir şehir kalmıştır. Antep halkının vermiş olduğu bu mücadelesi neticesinde Türkiye Büyük Millet Mec-lisi, 8 Şubat 1921 yılında şehri “Gazi” unvanı ile taltif etmiştir.23
Gaziantep’te, büyük çatışmalar bittikten sonra dahi Fransız işgali devam etmiştir. 20 Ekim 1921 yılında imzalanan Ankara Antlaşması ile bu işgal son bulmuş24 ve 25 Aralık 1921 tarihinde Fransızlar şehri tahliye etmişlerdir.25
Mustafa Kemal Paşa ve Anadolu Halkı Tarafından Gerçekleştirilen Protesto ve Mitingler
“Bir davranışı, bir düşünceyi, bir uygulamayı haksız yere gereksiz bularak karşı çıkma, kabul etmeme” anlamlarına gelen “protesto” kelimesi ve gösteri amacıyla veya bir olaya dikkati çekmek için genellikle açık yerlerde yapılan toplantı” anlamına gelen “miting” kelimesi,26 Millî Mücadele yıllarında İtilaf dev-letlerinin haksız yere işgallerinden dolayı sıkça karşılaşılan ifadeler olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa’nın belirttiği gibi: “… Birer bahane ile İtilaf donanma ve askerleri İstanbul’da. Adana ili, Fransızlar; Urfa, Maraş ve Ayıntab, İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Antalya ve Konya’da İtalyan birlikleri; Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri yer almıştır27…” ifadeleri ile Anadolu’daki işgal edilen bölgeler vurgulanmıştır. Yine Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktıktan son-ra Havza’da bir genelge yayınlamış ve bu genelgede Millî Mücadele hareketinin bütünleştirilmesini, Milli bir destek ile işgallere karşı mitingler yapılmasının gerektiğini vurgulamıştır.28 İşgallere karşı kurulan milli teşkilatlar öncülüğünde gerçekleşen protesto ve mitingler, Mustafa Kemal Paşa’nın bu genelgesi ile büyük ölçüde artmıştır.29
Antep ve çevresindeki işgallere karşı birçok bölgede protesto ve mitingler düzenlenmiştir.30 Özellikle İngilizlerden Fransız işgaline terk edilen Antep ve çevresi, ulusal çapta protesto ve mitinglerle Türk ve dünya kamuoyu ile paylaşılmıştır. Ayrıca yapılan protesto ve mitingler ile ulusal bir birliğin sağlanmasına, halkın tek bir düşünceye sevk edilmesine çalışılmıştır. Söz konusu bu protesto ve mitingler ile ilgili bazı örnekler belgelerde yer almış ve Millî Mücadele’yi önemli ölçüde destekleyen gazetelere de yansımıştır:
Mustafa Kemal Paşa, 9 Kasım 1919 tarihinde Sivas’tan çektiği telgrafta; Antep ve havalisinde Fransız işgallerini şiddetle protesto etmiş, aynı şekilde Müdâfaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyeleri ve belediye reislerinin, efkâr-ı umu-miye ve Amerika nezdinde bu haksızlığın düzeltilmesi için protesto etmeleri gerektiğini tebliğ etmiştir.31 Yine Mustafa Kemal Paşa, Suriye İtilafnamesi’nde alınan kararları Türk halkına duyurmak için bir genelge yayınlamıştır. Madde-ler halinde yayınlanan bu genelgede, İngilizlerin haksız işgal etmiş oldukları bölgeleri bu kez de Fransızların haksız yere işgal etmiş olduğuna yer vermiş ve Fransızların işgal edeceği coğrafi bölgeler de belirtilmiştir.32 Mustafa Kemal Paşa, söz konusu bu haksız işgallere karşı İstanbul Hükümeti’ni uyarmış, An-tep, Maraş ve Urfa halkının önce tam bir ciddiyetle işgalleri protesto edeceğini, Fransızların milletin bu protestolarına kayıtsız kalması durumunda ise milletin her türlü vasıtaya başvurarak bütün gücü ile işgallere karşı geleceğini bildirmiş-tir.33 Ayrıca göndermiş olduğu protesto mektubunda Ermenileri kendilerine alet eden Fransızların, Antep ve bölgesinde cinayet, baskı ve katliamlar ger-çekleştirerek kendilerine siyasi bir zemin teşkil ettiğine değinmiş; halkımızın ise kendisini savunmak için bu meşru hukukunda birlikte hareket edeceğini belirtmiştir.34
Mardin’de, sadaret ve dünya devletlerinin temsilcilerine, Fransızların yap-mış oldukları işgallerden dolayı protesto mektupları gönderilmiş ve bu işgaller ile ilgili bir miting yapılacağı önceden bildirilmiştir. 30 Ekim 1919 tarihinde yapılan mitingde ise Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti Mardin Merkez Heyeti adına Hüseyin Bey imzalı bazı kararlar alınmıştır. Bu alınan kararlar içerisinde, 1. maddede; İngilizlerin Antep ve çevresindeki işgallerini sonuçlandırmasından dolayı memnuniyet duyulduğunu; fakat Fransızların hiç-bir hak ve adalete dayanmadan bu bölgeyi işgal etmesini şiddetle protesto ettik-leri belirtilmiştir.35 Elazığ’dan Sadaret makamına gönderilen telgrafta; Antep’in İngiliz işgalinden Fransız işgaline terk edilmesinin tamamen haksız yere oldu-ğu, bu işgalin Ermeniler için katliam vesilesi olduğu ve bu durumun halkımız için üzücü olduğu bildirilmiştir.36 Diyarbakır’dan gönderilen telgrafta, Antep ve çevresinin Fransız işgaline bırakılması ve Fransızların Diyarbakır’a kadar yayılıp genişleyeceği rivayeti alınmasının halkta büyük bir üzüntü ve heyecana sebebiyet verdiği belirtilmiş ayrıca merkezden herhangi bir istihbarat alınmadı-ğını istihbarat kaynaklarının yetersiz ve güvenilir olmadığına da değinilmiştir.37 Arapgir’de Belediye başkanı Şükrü Bey, eşraf ve ulemadan imzaları bulunan bazı isimlerin göndermiş olduğu bildiride “Dinlerinin hilafet-i muazzama-i İslamiye’ye istinaden yaşayacağı kanaatini besleyen biz Türkler bu işgali en şâmil manasıyla protesto eder ve hükümetin bu işgali red hususundaki kâffe-i teşebbüsâtı-na mevcudiyet-i milliyemiz ile müzahir olacağımızı temin eyleriz” ifadeleri ile Antep ve çevresinin (bu kez de) Fransızlar tarafından işgale uğradığını üzüntü ile dile getirdiklerini belirtmişlerdir. Devamında, Müslüman topraklarının paylaşılması gibi bir maksadın hedeflendiğini bunun ise İslam alemini tedirginli-ğe sevk ettiğini, Türklerin hukukuna saygı gösterilmesi gerektiği, çünkü genel asayişe zerre kadar zarar verilmediği ve bu işgalin haksız yere gerçekleştirildiği belirtilmiştir.38 Yine Nusaybin’de Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Süleyman Bey’in imzası ile gönderilmiş olan protesto mektubunda; yeni bir İzmir faciası-nın ve milyonlarca masum insanın yok olmaması için Antep, Maraş ve Urfa’nın Osmanlı Devleti’ne teslim edilmesi ve işgal edilen diğer bölgelerin de tahliye-si istenmiş ve bu protesto mektubunun da hükümetin başvekâlet vezirine ve Amerika Cumhurbaşkanı Mister Wilson’a ulaşılması talep edilmiştir.39
Bitlis’te halktan bazı kimselerin göndermiş olduğu bildiride; Antep, Maraş ve Urfa’da İngiliz tahliyesi ile adalet sağlanmışken, Fransızların işgali ile esare-tin uzamaya devam ettiği belirtilmiştir. Avrupa devletlerinin, medeniyetimizin ilerlemesini engellemek için işgaller başlattığı ancak bu işgalleri, halkımızın tek vücut olarak protesto ettiği bildirilmiştir.40 Kırşehir’de de işgallere tepki gösterilmiş, Antep, Maraş ve Urfa’daki işgallerin pek üzücü bir şekilde karşılan-dığı ile ilgili belediye reisi ve bazı kimselerin imzaları ile hükümet merkezine bir telgraf gönderilip, miting düzenlenmiştir.41 Yine Sivas’ta bulunan Anadolu Kadınları Müdâfaa-i Vatan Cemiyeti tarafından Amerika, İngiltere, Fransa ve İtalya elçiliklerine çekilen telgrafta; Avrupa ve Amerika kamuoyunun toprak-larımızda yaşanan olaylara önem vermediklerini, Ateşkes imzalandığından beri çoğunluğu Müslüman olan İzmir, Antalya, Adana, Maraş, Antep ve Urfa gibi vatanımızın en aziz kısımları işgal edildiği gibi düşman tarafından -silahsız bırakılmış olan masum halkın katledilmesi, şeref ve namusunun ayaklar altına alınmasının arzu edildiğini- bildirmişlerdir. Devamında ise “Antep, Maraş ve Urfa’da günden güne artmakta olan haksızlık ve zulüm karşısında biz Müslü-man kadınlar da son derece ümitsizliğe düştük. Erkeklerimiz ile bir safta vata-nımızı istiklalimizi, din ve namusumuzu savunmak ve korumak için her türlü fedakârlığı kabule yemin ettik. Fakat öyle bir ümit ediyoruz ki Avrupa ve Ame-rika’nın hür ve medeni milletleri kendi tarihlerini de şaibede bırakacak olan bu büyük belalara sebebiyet vermeden hak ve adaletin gerektiği gibi davranmak için acele edeceklerdir”42 ifadelerine yer verilmiştir. Elbistan mitingi münasebe-tiyle General Duko’nun yapmış olduğu tehditler protesto edilmiş, Antep, Ada-na, Urfa ve Maraş gibi ayrılmaz bölünmez vatanı hiçbir geçerli sebep ve mantı-ğa dayanmayarak haksız yere işgal eden bu general eleştirilmiştir. Protestonun devamında; “…Osmanlı Devleti’nin savaştan mağlup ayrılması, zayıf düşmesi bir gerçektir; fakat bu mağlubiyet, mahkûmiyet ve esaret değildir, olamaz. Asır-lardan beri bağımsızlığını koruyan, hâkimiyetle yaşayan bir milletin baskıyla zorla mahkûm edilmesi imkânsız olduğu gibi ana vatandan herhangi bir yerinesaret altına alınması ve parçalanması da o derece imkansızdır…” şeklinde ifa-deler ile Fransız generali ve işgali şiddetle protesto edilmiştir.43 Yine Fransız komutanlardan General Keret’in Antep, Maraş ve Urfa’da altı günden beri ta-rihin en karanlık sütunlarında dahi örneği görülmemiş bir imha siyaseti takip ettiği belirtilerek protesto edilmiş ve İnsan Hakları Beyannamesi ile insanlığa yeni bir hayat ve nur bahşeden Fransız milletinin (!) bu bölgelerdeki çocuk ve kadın katliamlarına Türk halkı kadar tepki gösterileceği ümit edilmiştir.44
Antep Halkı Tarafından Gerçekleştirilen Protesto ve Mitingler
Antep Halkı Tarafından Gerçekleştirilen Protesto ve Mitingler Antep’teki İngiliz işgali, Antep yöneticileri ve halkı tarafından şiddetle protesto edilmiş ancak bir netice alınamamıştır.45 Hatta İngilizler yayınlamış olduğu ilanlarda halkın ibadet dışında toplantı yapmalarını dahi yasaklamışlar-dır.46 Antep’te 25 Ekim 1919 tarihinde otuz bin kişilik büyük bir miting dü-zenlenmiş ve konuşmayı dönemin Belediye Reisi Mehmet Lütfi Bey yapmış-tır. Belediye reisinin ifadelerine göre; Antep, Ateşkes döneminde işgal altında bulunmamasına rağmen İngilizler bu bölgeye asker sevk etmiştir. İngilizlerin de tespit ettiklerine göre nüfusunun yüzde doksanını ve bini aşkın köyün tamamını Türk ve Müslüman halk oluşturmaktadır. Tarihte Antep’in Suriye ile özel bir alakası bulunmadığından Wilson Prensipleri gereği Antep halkı kendi geleceğini belirleme hakkına sahiptir. Paris’te karar alınacak olan geleceğimizi kayıtsız ve şartsız Milli bağımsızlığımızın korunması ve meşru hukukumuzun korunmasını insaniyet namına rica ederiz, (EK 3)47 şeklindeki ifadeler ile Antep’in işgali protesto edilmiştir.
Anadolu’nun birçok bölgesinde olduğu gibi Antep’te de Fransızların bölgeyi işgal edileceği haberi protesto edilmiş ve Antep’teki büyük mitingler Fransız iş-galine karşı yapılmıştır. Ayıntab Mutasarrıf Vekili Sabri Bey’in Dâhiliye Nezareti’ne çektiği telgrafta: “İşgâle hiçbir sebeb görülmediği hâlde burasının Fransız ‘askeri tarafından işgâl tebliğini İngiliz generaline bâ-tezkire protesto ettim. Dün gece iki bölük Fransız süvârîsi geldi. Kuvvet peyderpey gelmektedir. Bugün İngiliz generalinin da’vetiyle bendeniz ve mutasarrıf Celâleddîn Bey ile İngiliz karârgâhına giderek Fransız mîralâyıyla görüştük. Şekl-i işgâlin Teşrîn-i Evvel sene 35 telgrafla arz olunduğu tarz-ı müsâid olunduğu tekrâr edilmekle berâber bugün beyân-nâme-i resmî ile de ahâlîye ilân edileceğini bildirdiği İngiliz tahavvülü henüz tamâmen git-memiş olduğu berâ-yı malûmât marûzdur. (31 Aralık 1919).”48 Şeklindeki ifadeler ile İngiliz generali ve Fransız işgalini protesto etmiştir. Yine Ahmet Muhtar ve Celal Kadri tarafından imzalanan ve Kılıç Ali’nin de vasıtasıyla Antep ve Adana’daki Fransız komutanlara, General Goro’ya tebliğ olunan ve bir örneği de Mustafa Kemal Paşa’ya çekilen protesto telgrafında: Türklerin uzun zamandan bu yana Fransızlara karşı büyük bir hissi itimat içinde yaşadığını, ancak fıtraten de bağımsızlığına önem verdiklerini, Türk’ün istiklalini bırakmadığını ve ilelebet bırakmayacağını belirtmişlerdir. Kilis’ten Antep’e gelmek isteyen Fransız kuvvetlerinin, birçok mezalim gerçekleştirdiğini, evleri yaktığını, sırf hürriyet aşkı için can atan kahramanlarımızı şehit ettiklerini bildirmişlerdir.49
Osmanlı Devleti’nin içerisinde bulunduğu olumsuz şartlardan kurtulmak ve millete yeni heyecan ve milli şuur kazandırmak için milli gün ve bayramlar önem kazanmıştır. Özellikle Balkan Harbi’nden sonra milli birlik ve beraberliği sağlamak amacıyla resmen kabul edilmemiş olmasına rağmen devlet yöne-ticileri “İstiklâl-i Osmani Günü”nün kutlanmasına büyük önem vermişlerdir.50 Mustafa Kemal Paşa da asıl hedefi milli heyecanı diri tutmak, işgallere karşı milleti birlikte harekete geçirmek ve halka milli şuuru kazandırmak amacıyla özel günlere önem vermiş ve söz konusu günlerden istifade ederek milletin büyük toplantılar halinde haklarını aramalarını, İtilaf devletlerini protesto etme-lerini istemiştir.51 Bu bağlamda Mustafa Kemal Paşa’nın Heyet-i Temsiliye’ye çekmiş olduğu telgrafta
“Bugün yevm-i İstiklâli Osmanî olmak münasebetiyle arz-ı tebrikât eyler bu vesile ile vatanımızın temadi-i halâsı ve devlet ve milletimizi altı asırlık şanlı is-tiklaliyle mazhar-ı saadet eylemesini Cenab-ı Hakk’tan diler ve bu yevm-i mü-beccelin saadeti idrakini bilumum millettaşların yekdiğerini tebrike şitab eyleme-lerini temenni eyleriz.”52 İstiklâl-i Osmani’nin kutlanmasını istemiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın bu tamimi üzerine Anadolu’nun birçok şehir ve kasabasında, seksene yakın bölgede, mitingler ve törenler yapılmıştır.53
Antep’te de 30 Aralık 1919 tarihinde büyük bir miting düzenlenmiştir. İs-tiklâl-i Osmani sebebiyle Fransız ve Ermeni baskılarına rağmen Antep halkı, her zaman bağımsız yaşamayı arzu ettiklerini belirtmek için bir program dâhi-linde büyük bir katılım ile miting yapmıştır.54 Bu mitingden on gün önce Antep Hükümet dairesine çekilmiş olan Fransız bandırası, halk tarafından indirilmiş ve yerine Osmanlı bayrağı çekilmiştir.55 Mitingin yapıldığı “İstiklâl-i Osma-niye”ye denk gelen günde Maraş’taki Fransız askerlerinin de tamamı Antep’e gelmiştir.56 Ancak Fransız ve Ermeniler mitinge engel olamamıştır. Öyle ki bu miting büyük bir kalabalık halinde sürdürülmüştür. Antep’te Kolej Basımevin-de çıkarılmış olan Rehnüma Gazetesi’nde miting ile ilgili şu haber yer almıştır:
“30 Kânunuevvele müsadif salı günü İstiklâl-i Osmaniye sene-i devriyesi olması münasebetiyle evvel günde şehrimizin bütün dükkanları Osmanlı bayraklarıyla tezyin edilmiş ve ilân-ı hürriyetten biri misli görülmemiş bir kalabalık sancak ve bayraklarla sokakları dolaşarak bugünü fevkalâde bir ehemmiyetle zikretmişlerdir.”57 Miting sırasında belediye balkonundan, işgali protesto eden ateşli konuşmalar yapılmıştır. Antep’teki tekkelerden, mekteplerden, Heyet-i Merkeziye üyelerinden, semt reislerinden, civar köylerden gelen halk, heyecan içinde belediye önünden yürüyüşe başlamış, Fransız karargâhı olarak kullanılan Kolej’den geçip, Ermeni sakinlerinin yoğun olduğu mahallede yürümüşlerdir.58 Bu miting ile bir nevi Fransız ve Ermenilerin işgallerini durdurmaları ve savaşa yer verilmemesi için gözdağı verilmiştir.
Antep’te Fransızların yapmış oldukları bazı istenmeyen olaylar üzerine halk planlı olmasa da kalabalıklar halinde istenmeyen durumlara karşı bir tepki göstermiştir. Bu karşıt tepki aniden gerçekleştiğinden dolayı miting niteliği taşımasa da neticeleri işgallere karşı protestolar ile sonuçlanmıştır. Söz konusu olaylardan bir tanesi 5 Kasım 1919 günü Fransızların Antep’e geldiklerinde yaşanmış59 ve Fransız askerler, Akyol Karakolundan Türk bayrağını cebren indirtmeleri sonucu halk büyük bir heyecan ile toplanmış ve bayrağın indiril-me olayını protesto ederek bayrağı tekrardan göndere çekmiştir.60 10 Kasım 1919 tarihinde Türk polisleri ile Ermeni askerler arasında bir kavga neticesinde Ayıntab Cemiyet-i İslamiyesi, Fransız işgalini protesto etmiştir.61
Maraş’a gitmek üzere Antep’ten hareket eden Fransız-Ermeni kuvvetlerinin 12 Ocak 1920 tarihinde geceyi geçirmek üzere yol üzerindeki Araptar köyüne varması ve burada köy halkına çeşitli eziyetlerde bulunup, evleri yağmalaması olayı da merkezi hükümete çekilen telgraf ile şiddetle protesto edilmiş (EK 4),62 olay ulu-sal basında geniş yankı uyandırmış, İrâde-i Milliye Gazetesi, yaşanan bu olayı iki farklı sayısında önemli detayları ile vermiştir.63 Yine halk tarafından büyük bir tepki ile karşılanan bir diğer olay ise 21 Ocak 1920 tarihinde Mehmet Kâ-mil’in şehit edilmesi olmuştur. Annesine saldırıda bulunan Fransız askerlerini durdurmak için taşla hücum eden Kâmil, Fransız süngüsü sonucu şehit edil-miştir. Bu durum şehirde bomba etkisi yaratmış, dükkânlar kapanmış, büyük bir cenaze töreni düzenlenmiş ve halk Fransız işgal komutanlığını şiddetle protesto etmiştir.64 Bu olay da ulusal basında: “Ayıntab’da sarhoş oldukları halde muhadderat-ı İslamiyeye tecavüz eden dört Fransız kendilerini terbiye dairesine davet etmek isteyen bir genç Müslüman’ı şehit etmişlerdir…” cümlesi ile başlayıp, devamında olay, detayları ile birlikte yer almıştır.65
Antep’te gerçekleştirilen önemli bir diğer miting de savaşın yaşandığı, sıralarda gerçekleşmiştir. Ancak bu miting diğer mitinglerden farklı bir özelliğe sahiptir. Savaşın tüm şiddeti ile devam etmesi, yoğun bombardımanın yaşan-ması, şehir dışında bulunan kuvvetlerden haber alınamaması, halkın perişan ve iaşesiz bir durumda kalması gibi nedenler, harp aleyhtarı olanları harekete geçirmiş ve halk arasında harp ve müdafaa aleyhine propagandalar yapılmaya başlamıştır. Bunun üzerine Karatarla Camii’ne bütün halk davet edilmiş ve savaşın akıbetine bu toplantıda karar verilmesi amaçlanmıştır. 13 Ağustos 1920 tarihinde yapılan bu toplantının neticesinde çok büyük bir kalabalık halinde savaşın devam edilmesi sonucu ortaya çıkmış ve bu durum Mustafa Kemal Paşa’ya da bildirilmiştir.66 Alınan karardan sonra da şehirde savaş devam etmiş ve yapılan tüm protesto ve mitinglere rağmen 25 Aralık 1921 tarihine dek Antep’te Fransız işgali sürmüştür.
Sonuç
Osmanlı Devleti’nin uzun yıllar verdiği savaşlar I. Dünya Savaşı ile had saf-haya ulaşmış ve bu savaş kaybedilmiştir. Devletin içerisinde bulunduğu buhran dönemi tüm bölgelerde etkisini göstermiş; ekonomi, ticari, siyasi, sosyal, askeri birçok alanda olumsuzluklar yaşanmış ve devletin siyasi, askeri yetkisini İtilaf kuvvetleri yer yer ele geçirmeye başlamıştır. Böylece Osmanlı sınırları içerisinde yaşayan halk, işgal kuvvetleri komutanları tarafından idare edilmeye başlan-mıştır. Büyük çoğunluğu Türk ve Müslüman olan halkın bu işgal kuvvetlerine karşı direnmesi ise protesto ve mitingler ile başlamış, Mustafa Kemal Paşa da bunu her defasında dile getirmiş, protesto ve mitingleri desteklemiştir. Bundan dolayı Millî Mücadele’nin daha ilk yıllarında gönderilmiş olan protesto me-tinleri ve miting kararları büyük oranda benzer nitelik taşımaktadır. Protesto ve mitinglerde genel olarak Türk topraklarının haksız yere işgal edildiği, Türk halkının esaret altında yaşayamayacağı, başka bir millet tarafından yönetilme-yeceği, işgallere karşı sessiz kalınamayacağı gibi söylevler yer almıştır.
Millî Mücadele yıllarında yapılan protesto ve mitingler, halkın meşru hak-larını müdafaa etmeleri ve işgallere karşı silah yerine genelge ve mitinglerle karşı çıkılması açısından çok önemlidir. Böylece işgallerin yasal bir zeminde haksız yapıldığı eleştirilmiş ve bu durum tüm halka ve dünya kamuoyuna aktarılmıştır. Söz konusu protesto ve mitingler ayrıca halkın birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesini, ulus bilincinin gelişmesini, millet olarak tek bir düşünce etrafında, vatanı korumak amacıyla birleşmesini sağlamıştır.
Anadolu’nun yer yer işgal edildiği sıralar Antep de bu işgal silsilesi içerisin-de yer almıştır. Önce İngilizlerin; ardından Fransızların işgalini sürdürdüğü bu şehirde, Mustafa Kemal Paşa başta olmak üzere yurdun birçok bölgesi tepkisini protesto ve mitingler ile göstermiştir. Yapılan bu çalışmada Antep ve çevresinin maruz kaldığı işgallere yönelik protesto ve mitinglerin sadece belirli bir kısmına yer verilmiş olup, Antep’in bu işgaller karşısında yalnız olmadığı Anadolu’nun büyük bir bölümünün Antep’i desteklediği vurgulanmıştır.
Antep halkı da savaşa meydan vermemek ve Antep’te gerçekleştirilen iş-gallerin tamamen haksız yere gerçekleştirildiğini belirtmek için İngilizlerin özellikle de Fransızların işgallerini birçok kez protesto etmiş ve bununla ilgi-li mitingler düzenlemiştir. Söz konusu protestolar işgal komutanlarına, siyasi mercilere vs. gönderilirken; Antep’te büyük kitleler halinde mitingler de ger-çekleştirilmiştir. Bu mitingler içerisinde 25 Ekim 1919 tarihli büyük mitingde ve 30 Aralık 1919 tarihli mitingler silahlı çatışmalardan önce gerçekleşmiş ve halk silahtan önce mitinglerle işgale karşı çıkmıştır. 13 Ağustos 1920 tarihin-deki miting ise savaşın kaderinde önemli bir yere sahip olmuş ve bu mitingde şehrin teslim edilmesine karşı çıkılarak mücadele sürdürülmüştür. Antep’te hoş görülmesi mümkün olmayan, halkın büyük bir tepkisi ile karşılaşan ve birden kalabalık halinde gerçekleşen, planlı olmayan bazı olaylar da yaşanmıştır. Bu olayların sonucunda alınan kararlar diğer mitingler ile benzerlik taşımış ve or-tak sonuca varılarak işgallere karşı her defasında bir duruş sergilenmiştir.
Antep’te gerçekleşen tüm protesto ve mitingler, işgal kuvvetleri tarafından göz ardı edilmiş; buna karşılık halk, tüm yollara başvurarak kendi haklarını fiilen müdafaa etmek, kendi vatanını, toprağını korumak için mücadelesini sür-dürmüş, halk karşısındaki işgal kuvvetlerine karşı büyük bir direniş göstermiştir.
Ekler
Ek 1: Antep’in İngilizler tarafından işgali
Mahrec: Ayıntâb
Dâhiliye Nezâretine (1) 24 Kânûn-ı Evvel seen 34 târîh ve kırk bir numrolu telgrafnâme-i ‘âcizî ile numro iki Haleb’den Kilis’e gelmekte oldukları ‘arz ettiğim İngiliz süvârî Kilis’te üç zâbit ile yüz nefer terk ederek bakiyesi şimdi Ayıntâb’a muvâsalat et-miştir. Merkûmân burada oturacakları ve âsâyişin eski mebânı olacakları tahkîk kılınmıştır. Ayıntâblı olup Haleb’de bulunan Ermeniler gûyâ Ayıntâb’a ‘avdet-lerinde İslâmlar tarafından bir (2) ta’arruza dûçâr oluruz diye İngiliz kuman-danına mürâca’at ettikleri İngiliz ‘askeri tarafından Ayıntâb işgâle alınmadıkça ‘avdet etmeye cesâret edemeyeceklerini beyân etmeleri üzerine İngiliz kuman-danı da buraya süvâri alayları göndermiş olduğu haber alınmaktadır. ‘Askerin bugün vâsıl olacağı Ermeniler tarafından ma’lûm olduğundan kadın, erkek, çocuk ‘askerin istikbâline çıktıkları gibi pek de mağrur görünüyorlar. Burada ir-tibât zâbıtı olan generale buranın âsâyişi (3) gâyet mükemmel olduğu hâlde ‘asker getirilmesine ne lüzûm olduğu ve bu hâl-i mütâreke ahkâmına münâfî bulundu-ğu söylediğimde ‘asker burada kat’ıyen bir şeye karışmayacaktır.
Ek 2: Meycır General MacAndev’in Beyanatı
Meycır General MacAndrev Ayıntab’da iken 23 Kânunusani 33567’de mutasarrıf-ı livaya âtideki beyanatta bulunmuştur: Mutasarrıf beye hüsn-i hizmetinden dolayı teşekkürat beyanından sonra devam ederek dedi ki: Ayıntab’ın ahalisi arasında hakiki ahval-i siyasiye hususunda ta-savvurun gayri muayyen olduğunu anladım. Şimdi bu hususta izahat vermek isterim. Osmanlı Hükümeti bu harpten mağlup olarak çıkmış ve müstakbeli Paris’te vuku bulacak itilaf konferansında müzâkere edi-lip kararlaştırılacaktır. O vakte kadar itilaf kuvvetleri lazım saydıkları yerleri işgal edeceklerdir ve buna binaen Ayıntab elyevm İngiliz ida-re-i askeriyesi tahtındadır. Memlekette idare-i hükümet sabıkı veçhile Osmanlı memurin tarafından icra olunacaktır. Ve bu idare adaletle ve bütün ahaliye-i asayiş ve hürriyet temin edecek surette devam ettikçe memurinin icrayı memuriyetlerine müdahale edilecektir.
Ahalinin bazı aksamında hatta yüksek memurin dahil olarak mütâ-rekenin şeraiti ve onlara binaen Türklerin ısrar edecekleri hukuk hak-kında bahisler cereyan etmektedir. Halbuki Türkiye mütâreke şeraiti ta ilkinden beri ba’husus Hicaz ordusunun yakın vakte kadar teslim edil-memesiyle tecavüz edip hukukundan sâkıt olmuştur.
Bazılar arasında “muhtariyet-i akvam” nazariyesi dahi mevzu bahis olmaktadır. Müzâkere nazariye başkalarının taht-ı idaresinde bulunan küçük milletlere aittir. Bu memlekette ise asırlardan beri hâkimiyet Türklerde olmuştur. Bu hükümet adalet ve medeniyete muvaffak bir su-rette icra olundu mu, değil mi idiği beynelmilel bir komisyon tarafından teftiş olunmaktadır. Türkiye’nin şerefi senelerden beri pâyimal etmiş olan dehşetli mezalimin cümlesi bugün teftiş olunmakta olup kabahatli eşhasın kim idiğini tayin etmek için şahadetler istimâ edilmektedir ve müzâkere eşhasa icap eden cezanın verileceği muhakkaktır.
Memleketin menâfi ve refah hali için asayiş üzere yaşamlarını ve adalet ve müsâvat ile hareket eden hükümete muâvenet etmelerini ve şimdiki ahval-i siyasiyesini hoş gönül ile kabul etmelerini bütün ahali-ye kemal-i ciddiyetle tavsiye ederim.
Ek 3: Ayıntab’da Muazzam Bir Miting
Mütareke zamanında Ayıntab livası hiçbir devlet tarafından işgal edilmemiş idi. Fakat İngilizlerin Haleb’deki kuvvetlerini taht-ı emni-yette bulundurmak için mütarekeden iki mâh sonra livamıza bir mik-tar asker sevk etmişlerdi. Ahalimiz öteden beri sakit ve kanuna muti olduklarını ve aramızda bulunan Hristiyan vatandaşlarımızın mal ve can ve ırzını kendi can ve ırzımız gibi muhafaza etmekte olduğumuzu İngilizler re’yü’l-‘ayn müşahede etmişler. Bu kere Haleb’deki kuvve-i askerlerini kaldırdıkları için burada kuvvet bulundurulmasına lüzum kalmadığına kanaat getirerek yakında Ayıntab’dan çekilmeye karar verdiklerini işitiyoruz. İngilizlerin de istiklâl ve hukuk-ı meşrumuza vuku bulan şu riayetlerinden dolayı bütün mevcudiyetimizle tefekkür ederiz. İngilizlerin burada bulunduğu müddetçe dahi muahede ettikleri vecihle Ayıntab livası nüfus-ı mevcudesinin yüzde doksanı ve binimütecaviz karyeler kâmilen Türk ve Müslüman olduğu gibi emlak ve arazinin hemen kâffesi dahi Müslümanlara ait olduğundan ve tarihen ve mahiyeten Suriye ile bir alakamız bulunmadığından Wilson Pren-sipleri mucibince bizi kendi mukadderatımıza hâkim kılmak insaniyet ve vicdan nokta-i nazarından müttehit hükümetlerin borcu olduğundan İngilizlerden sonra herhangi bir devlet işgale teşebbüs ederse izzet-i nefsimizi rencide edeceği cihetle bu kabil işgali bütün mevcudiyetimizle red eder ve katiyyen kabul edemeyeceğimizi beyan ile beraber karib bir atide Paris’te taht-ı karara alınacak olan mukadderatamızın bilâ kayd-u şerait-i istiklâl-i milliyemizin muhafazasını ve hukuk-ı meşrumuzun müdafaasını insaniyet ve medeniyet namına rica eder ve işbu arzu-i milliyemizin sulh kongresine izahını istirham eyleriz.
25.10.335
Otuz Bin Kişilik Miting
Heyet Namına Belediye Reisi Mehmet Lütfi
Ek 4: Hâriciye Nezâret-i Celîlesine
Fî 12 Kânunusani sene 36 tarihinde Ayıntab’dan İslâhiye’ye tâbi Sakçagöz karyesine doğru hareket ettirilen top ve makineli tüfenklerle mücehhez beş yüz mevcutlu Ermeni efradıyla muhtelif bir Fransız kıta-i askeriyesi geceleyin saat altı buçuk yedi raddesinde Ayıntab’ın Büyük Arabdar karyesine muvâseletle zabıtan için ihzârâtta bulunularak ve kumandanın emriyle efrat dahi yerleştirilmiş idi. Ol bâbdaki heyet-i tahkîkiyenin raporundan müstebân olduğu üzere müteaki-ben içinde bulunan ve İslâmlara karşı intikam fikriyle meşbû olan Ermeniler arkadaşlarından iğfal edebildiklerine de kılavuzluk ederek hanelerin kapılarını zorlayıp cebren içerlerine bi’d-dühûl kadınlara tasallut ve hatta bir lohusa ka-dına defaâtla fenalıkta bulunduklarının ‘asabiyet ve mukaddesat-ı dîniyeleri-ne sebt edilmesi gibi şenâ’atlar irtikâb olunması, ismi kalplerde ile’l-ebed acı husûle getirecek olan bu mazlum karyenin perişan haneleri mutasarrıf beyin riyaseti tahtında giden müftî-i belde ve meclis-i idare azâlarıyla Cem’iyyet-i İslâmiyeden müntehib aza jandarma kumandanı polis komiseri adliye reisi ve Ayıntab havâlîsi Fransız kuvve-i askeriyyesi kumandanı nâmına hazır bulunan iki Fransız zabitanından mürekkep bir heyet tarafından müşâhede olunmuş-tur. Orada namus ve hukuku pây-mâl olan o Müslüman harîm cânda ne gibi vahşiyane muameleler cereyan ettiğini bir kıta raporla tayin ve tesbîb edilmiş-tir. Husûle getirilen şu acıklı levha namuslu kalpler üzerinde elbette dehşet ve iskrâh-ı ra’şeyi tevlîd edecektir. Âleme vaat olunan refah ve saadet bu havali de idâmesi arzu edilen sükût ve asayiş bu gibi vak’aların tekessür ve tekrîriyle ebediyen ihlâl edilmiş olacaktır. Şu hareket hâllerin müsebbipleri zaten çoktan anlaşılmış idi. Kalplerinde en gaddârâne hiss-i intikam dillerinde Müslüman mukaddesatlarına karşı bin türlü seb ve düşman taşıyan ve bu gibi en ufak fırsatta en ‘âdî hareketleri daima izhâr eyleyen zebun nâmı altında teşekkül eden intikamcı Ermeni efradının makâsıd ve tasavvurâtını tamamıyla görmek ve anlamak için bu gibi elîm ve insâniyete bâdî-i hicâb olan vakaları yeğlemek îcâb etmezdi. Şerefte hissiyat ve namusun vikâyesi sükût ve asayişin muhafazası hususlarının bunlardan beklenmeyeceği tekerrür eden netice-i müessereye nazaran kesb-i katiyet etmiş bir hakikat olduğu gibi bunu Fransız kumandanı da kavl ü i’itrâf etmiş ve bir çaresine bakılacağını evvelce defa’atla v’ad etmiştir. Memle-kete ilk hutveyi attıkları zaman mukaddime-i icraat olarak Maraş’ta ve Kilis’te mükerrer namuslu Müslüman kadınlarının peçesinin yırtılması Ayıntab’da ‘Os-manlı bayrağına tecavüz edilmesi ve bunların derece-i kabiliyetini gösterecek misaller cümlesinden idi. İslâmlara karşı ‘akıl ve mantık kabul etmeyeceği bir cihette birinci bir intikam hissiyle meşbû olan bu efrat bu havalide bir tek Er-meni’nin hayat ve namusuna halel gelemediğini bilip dururken dine en çirkin hareketlerinden kendilerini alamadıkları cihetle necîb ve medenî Fransızların insâniyet-kârâne âmâline bir vâsıta-i hiddeti îfâ edemez idi. Medeniyet-i ci-handa en büyük amillerinden olan Fransa ‘asırlarca ve milyonlarca inşan bahâ-sına kazandığı hürriyet ve insaniyeti o vech-i intikam suretiyle ihtirâmına fedâ edemez. Ezeli Müslüman diyârı olan yerlerde Müslümânlık tahkîr ediliyor, Müslümanın hayatından mukaddes ve kıymettar olan nâmûs taarruzundan masûn olan hanesinde ve televvüs olarak namusa hareket en büyük şi’ârımız namussuzluğa tahammül ile tarihimize nâ-mesbûk ve her vechile makhûr bu gibi ahvâle maruz olmaktan evvel namus ve şerefiyle ölmeyi herhâlde tercih ederiz. İşte bu ‘azim ile Fransız’ın namuslu olduğunu şâ’ibedâr eden şu vakaya sebebiyet verenlerin şiddetle tecziyeleri ve mazlum ve biçare felâket-zedelerin zarar-ı maddi ve manevimizin temîn ettirilmesini ve âtiyen bu gibi esfelî va-kaların ‘âdem-i tekerrürünü temîn için esbâb ve avâmilin külliyen ve esasından izâlesini mısran talep eyleriz. 31/1/36
Ayıntâb Cem’iyyet-i İslâmiye re’îsi Edîb
İsmail Hakkı ÜZÜM
Gaziantep Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Doktora Programı
Uluslararası Gaziantep’in Kurtuluşu’nun 100. Yılında Misâk-ı Milli ve Güney Hattı Sempozyumu Bildiri Kitabı
- ??????
- Cevdet Küçük, “Sykes-Picot Antlaşması”, DİA, C. 38, İstanbul 2010, s.205.
- Nihat Erim, Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri, C.1, TTK, Ankara 1953, s.520.
- Genelkurmay Başkanlığı, Türk İstiklal Harbi IV’üncü Cilt Güney Cephesi, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2009, s.54
- BOA. HR.SYS.2555-3
- İngilizler kuvvetleri, Kilis’te karargâh olarak İdadi Mektebi’ni tahliye ettirmiş ve askerlerini bu mektebe yerleştirmişlerdir. (Ayıntab Haberleri, İngiliz Askerleri”, Numro: 1, 26 Kânunuevvel 335 (26 Aralık 1918), s.1.)
- BOA, DH.ŞFR.608/20
- Rehnüma Gazetesi, “Meycır General MacAndrev’in Beyanatı”, Numro 2, 11 Şubat 335 (1919), s.1.
- Rehnüma Gazetesi, “Son Haberler”, Numro 2, 11 Şubat 335 (1919), s.1.
- Stina Kaçaduryan, Efronya, (Çev: Zekiye Hasançebi), İstanbul 2008, s.149.
- Lohânîzâde Mustafa Nurettin, İstiklâl Sevgisinin Âbidesi Gâzi’ayıntâb Müdâfaası, Çev. Zeynel Özlü, Şehitkamil Belediyesi Kültür Yay., Gaziantep, 2020. S.64-66.
- Ayhan Öztürk, Millî Mücadele’de Gaziantep, Geçit Yay., Kayseri, 1994. S. 32-33.
- Mehmet Şahingöz, “Millî Mücadele’de Protesto ve Mitingler”, TÜRKLER Ansiklopedisi, Ankara 2002, s.729.
- BOA, DH.ŞFR.651/83
- Mustafa Yahya Metintaş, “Suriye Coğrafyasında 1919-1921 Döneminde Siyasal ve Sosyal Olaylar ve Türkiye-Fransa İlişkileri”, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019, s.84.
- Genelkurmay Başkanlığı, Türk İstiklal…, s.185.
- Ali Nadi Ünler, Türk’ün Kurtuluş Savaşında Gaziantep Savunması, 1. Baskı, İstanbul 1969, s.23.
- Ali Nadi Ünler, Türk’ün Kurtuluş Savaşında Gaziantep Savunması, 1. Baskı, İstanbul 1969, s.23.
- BOA. DH.EUM.AYŞ. 33-13
- BOA. HR.SYS. 2543-4
- BOA DH. ŞFR. 660-51