Kurtuluş Harbi Sonrası Ulusal Sınırlarda Meydana Gelen Değişimin Halep ve Gaziantep’e Etkileri

Bir şehrin kurulmasını ve varlığını sürdürmesini sağlayan ekonomik. sosyal ve kültürel amaçlı unsurlar, o şehrin fonksiyonlan diye tanımlanır. Bunlar şehirden şehire değişmekle birlikte genel olarak; ziraat, sanayi, ticaret, ulaşım, savunma, yönetim, sağlık, turizm ve kültürel fonksiyonlar diye sınıflandırılır.1 Bunlardan herhangi biri geçmişte şehrin kurulmasını ve gelişmesini hazırlar. Ancak zamanla çeşitlenerek. aynı şehirde bütün bu fonksiyonlar görülebilir. Her oluşan yeni fonksiyon şehrin daha da gelişmesini sağlar.
Şehirlerin gelişimini etkileyen çeşitli oluşumlar vardır. Bunlardan birisi de ülkelerin siyasi coğrafyasında meydana gelen değişmelerdir. Ülkelerin sınırlarında meydana gelen değişmeler pek tabiidir ki, şehirlerin ülke içerisindeki konumunu da değiştirmektedir. Bu değişiklik şehirlerin gelişimini olumsuz yönde etkileyebileceği gibi, mevcut fonksiyonları kuvvetlendirme ya da yeni fonksiyonlar yükleme şeklinde de olabilmektedir.
İşte biz de bu bilgiler ışığında I. Dünya Savaşı ve ardından gelen Kurtuluş Savaşı’nı müteakip ülkemizin sınırlarında meydana gelen değişimin, Antep şehrine yüklediği yeni fonksiyonlar ile daha da kuvvetlenen mevcut fonksiyonları belirterek, şehrin gelişmesine olan etkilerini ortaya koymaya çalışacağız.
20. yüzyılın başlarında Antep şehrinin gelişimini etkileyen en önemli ulusal sınır değişikliği; 20 Ekim 1921 yılında Fransızlar’la yapılan Ankara Antlaşması ile olmuştur. Bu itilafnameyle ülkemizin bugünkü güney sınırı çizilmiş ve Halep şehri ulusal sınırlarımız dışında kalmıştır. 2 Halep şehrinin ulusal sınırlar dışında kalması, Antep’in gelişmesini doğrudan etkilemiştir.
Bu noktada konunun daha iyi anlaşılabilmesi için; Halep hakkında kısa bir malumat vermenin faydalı olacağı kanaatindeyiz. Halep şehri, Toros dağlarından çıkan Kuvayk nehrinin kenarında kurulmuştur. 38°68′ 5 doğu boylamı ve 40° 12′ kuzey enlemi arasında ve denizden 390 m. yükseklikte bulunmaktadır. 3 Tarihin en eski devirlerinden itibaren, çevresinde kurulan büyük devletlerin hakimiyet mücadelesine sahne olan şehir, Ağustos 1516 yılında Merc-i Dabık savaşıyla mağlup olan Memluklu idaresinden Osmanlı idaresine geçmiştir. Halep, fethi müteakip dönemde beylerbeylik haline getirilmiştir.4 Dört yüz yılı aşkın bir süre Osmanlı hakimiyetinde kalan Halep, 20 Ekim 1921 tarihinde Osmanlı idaresinden ayrılmıştır.
Bölgenin hinterlandı durumunda olan Halep şehri, fethinden itibaren Osmanlı Anadolusu’nun -ki yabancı tarihçiler dahi Halep’i Anadolu’nun tabii bir parçası olarak kabul etmektedirler. 5 Güneydoğu kanadının idari, askeri, ticari, ulaşım ve kültürel yönden merkezi durumunda olmuştur. Bu sebeplerden dolayı bölgenin cazibe merkezi olan Halep’in, kendisine yakın şehirlerin gelişmesini olumsuz yönde etkilemiş olması da muhakkaktır (bugün Samsun-Sinop örneğinde olduğu gibi).
Osmanlılar döneminde Halep’e yüklenmiş olan, bilahare yapılan bir sınır değişikliğiyle Gaziantep’e geçen bu fonksiyonları tek tek ve karşılaştırmalı olarak ele aldığımızda, Gaziantep’in bügünkü gelişmişlik seviyesine ulaşmasında ulusal sınırlarda meydana gelen değişikliğin ne kadar önemli olduğunun daha iyi anlaşılacağı kanaatindeyiz.

I. İdari Fonksiyon
Günümüzde bir şehrin vilayet olmasının getirdiği avantajlar hepimizce malumdur. Vilayetlere mahsus müesseselerin kurulması ve buralarda istihdam edilecek kişiler ile bu kişilerin esnafa getireceği ek gelirler; vatantaşların resmi işlerinde sağlayacağı kolaylıklar, şehrin vilayet merkezi olması hasebiyle civar şehir, kasaba ve köylerdeki vatandaşların gerek resmi işleri ve gerekse diğer ihtiyaçları için vilayete gelmeleri ve bunlarla birlikte iktisadî hayatta meydana gelecek canlanma gibi… Bu faydaları daha da çoğaltmak mümkündür.
Oysa geçmişte vilayet olmanın avantajları günümüzden çok daha fazlaydır. Zira 19. yüzyıldaki vilayetlerin sınırları, hakimiyet alanları günümüzden çok daha geniş ve mülkî idaresi çok daha fazla adem-i merkeziyetçi idi. Osmanlı mülki idaresinde 8.11.1864 yılında bir beyânnâme ile ilân edilen İdâre-i Vilayet Kanunu ile oluşturulan ve vilayete bağlı sancaklardan birer temsilcinin bulunduğu İdare-i Vilayet Meclisleri sayesinde vilayetler, adeta birer küçük devletcik durumuna gelmişlerdi. 6 Vilayete ait işlerin pek çoğu merkezi idareden bağımsız olarak buralarda görülüyordu. Bu ise vilayet merkezi olan şehirlerin, diğer şehirlere oranla çok büyük avantajlar elde etmesine neden olmaktaydı.
Fethinden itibaren bölgede önemli bir idari merkez olan Halep, özellilkle 19. yüzyılın ikinci yarısında Adana, Maraş, Kozan ve Antakya bölgelerinde baş gösteren eşkıyalığa karşı girişilen mücadelenin etkinliğinin artırılması için idari bir düzenlemeyle, Halep ve Adana Eyaletleri ile Kozan ve Maraş sancaklarının 1864 yılında birleştirilerek, Halep Vilayeti’nin kurulmasıyla bu önemini bir kat daha artmıştır.7
Buna karşılık Antep, tarihi seyir içerisinde önemli idari misyon yüklenmiş olmasına rağmen, bu misyonunu devam ettirememiştir. Özellikle 19. yüzyılda Antep’in idari yapısında bir istikrar yoktur. 1818 yılına kadar her yönüyle Maraş’a bağlı bir sancaktır.8 Ancak 1817-1819 yıllarında idari açıdan yine Maraş Eyaleti’ne bağlı iken, ekonomik olarak Halep’e bağlıdır. Zira Antep’e ait mukataalar Halep Valisine mansıp olarak verilmiştir ve bu mukataaların yönetimi Halep valisine aittir.9 1830 senesinde sancak merkezi olmaktan çıkarak, Halep’e bağlı bir kaza haline getirilmiştir. 10 1832 senesinde Mısır Hidivliği’ne ilhak edilmiştir. 11 Bu durum 1840 yılına kadar devam etmiş, bu yıl tekrar merkezi hükümetin idaresine geçmiştir. 12 Görüldüğü gibi Halep, kendisine yüklenmiş olan idari misyon sayesinde daha da büyürken, yanı başında bulunan ve dönemin mülki idari yapısı içerisinde kendisine ancak kazalık takdir edilen Antep’in gelişmesi elbette daha yavaş olacaktır.
Antep, ancak 1918 yılında Halep’in İngilizler tarafından işgalini müteakip, tekrar müstakil bir sancak haline getirildi. Cumhuriyetin ilanıyla yapılan idari taksimatta Kilis ve Halfeti ilçelerini kapsamak üzere vilayet yapıldı. Bilahare ilçe sayısı artırılan Gaziantep, artık vilayet olmanın avantajlarına kavuşmuş ve bölgenin çekim merkezi haline gelmeye başlamıştır.
Kilis Niye Vilayet Olamadı?
Ulusal sınırlardaki değişim ile gelen ülke içerisindeki konum değişikliğinin, şehirlerin gelişimine olan etkisi için Kilis iyi bir örnektir. Nitekim Ankara Antlaşması’na kadar hem nüfusça ve hem de iktisadi güç olarak Antep’den önde olmasına rağmen, bugün Kilis değil de yanı başındaki Antep gelişmiştir. Bu durum, Kilis’in ülke içerisindeki konumundan kaynaklanmaktadır. Zira Kilis yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin Suriye sınırına sadece 10 km uzaklıktadır ve bu konumu vilayet olmasını engellemiştir. Bu ise o dönemde Kilis’in değil Antep’in vilayet olmasını sağlamıştır.
II. Ekonomik Fonksiyon
1. Ticari Fonksiyon
Şehirlerin gelişimini etkileyen önemli bir diğer fonksiyon da ticarettir. Halep ve Gaziantep incelediğimiz dönemde bölgenin ticaret merkezi ise Halep’tir. Zira Halep, Mezopotamya, Mısır ve Anadolu ticaret yollarının kavşak noktasında bulunmaktadır. Bu konumu nedeniyle, en eski devirlerden itibaren bölgenin büyük devletleri arasında devamlı hakimiyet mücadelesine sahne olmuştur.13 Öncellikle İlhanlı-Memluklu, 14 Memluklu-Dulkadirli 15 mücadeleleri sırasında birçok defa saldırıya maruz kalmış ve bunun neticesinde, pek çok insan bu bölgeyi terketmeye mecbur kalmıştır.
Bu duruma 1517 yılında Memlulu Devleti’ni ortadan kaldırarak son veren Osmanlı Devleti, bölgeye tamamen hakim olmuş ve ticaretin gelişmesi için elzem olan huzur ve sükûnu temin etmiştir. Sağlanan huzur ortamıyla daha da gelişen ticaret sayesinde, Halep tekrar bölgenin ticari merkezi haline gelmiştir.
Milletlerarası büyük ticaret yollarının geçtiği ve Hint mallarının Osmanlı ülkesindeki üç önemli tüketim merkezinden biri olan Halep, (diğer ikisi İstanbul ve Kahire’dir) 18. yüzyıldan itibaren Hint pamuklu dokumalarının ithalinin artmasıyla daha da önemli bir ticaret merkezi olmuşur.16
Bununla birlikte, Çin -Orta Asya– İran ve Bağdat’tan gelip, Halep üzerinden İstanbul, Mısır ve Akdeniz ülkelerine giden ipekli dokumalar ve deri mamulleri,17 Hindistan-Basra Körfezi ve Bağdat yolu ile gelip, Halep üzerinden İstanbul, MISlr ve Avrupa devletlerine giden Hint pamuklu dokumaları, ecza malzemeleri, parfüm çeşitleri, kıymetli taşlar, baharat, çivit (boya) ile Arabistan-Halep, Şam ve Hindistan bağlantılı olarak, Trabzon’dan kuzey ülkelerine gerçekleştirilen kenevir ihracatı 18 neticesinde önemli miktarda gümrük gelirleri elde etmekteydi. 19
Diğer taraftan transit ticaret güzergâhı üzerinde bulunması dolayısıyla burada üretilen zırai mahsuller ve imal edilen sınai ürünleri kolayca teşhir ve pazarlama imkanı elde ederleken, dışarıdan gelen her türlü ticari malın kolayca bulunması nedeniyle de yerli ve yabancı tüccarların akınına uğramaktaydı. 19. yüzyıla gelindiğinde Halep’te dönemin gelişmiş ülkelerinin hemen hepsinin birer konsolosluk açmasının altında yatan gerçek de Halep’in bu ticari fonksiyonu olmuştur.20
Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılın ilk yarısında, bir bölgenin şehiriçi ve bölgeler ve uluslararası ticaret hacmini ortaya koyan gümrük gelirleri ve hac vergileri dikkate alındığında, Antep’in önemli bir ticaret merkezi olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. 21 Zira 1842 yılında emaneten idare edilen Halep Eyaleti gümrük gelirleri toplam 1.437.585 kuruştur. Bunun ancak 9.002 kuruşu Kilis, 51.153 kuruşu Antakya, 83.765 kuruşu İdlib ve 69.399 kuruşu da Antep gümrüğüne aittir. Kalan gelirler, Halep’te bulunan çeşitli gümrükler ile Süveydiye iskele gümrüğüne aittir.22
Bundan bir sene sonra, 1843 senesinde müzayede ile mültezimlere ilzam olan Halep Eyaleti gümrük gelirleri toplam 2.118.000 kuruştur. Müzayedeli dönemde eyaletin gümrük gelirlerinde yaklaşık %47’lik bir artış söz konusudur. Aynı dönemde Antep gümrük gelirleri %22’lik bir artışla 85.000 kuruşa, Kilis gümrük gelirleri %300’lük bir artışla 36.000 kuruşa çıkmıştır. Bu verilerden de anlaşılacağı üzere, Antep bölgesinde şehirler ve milletlerarası ticarette oldukça gerilerdedir. Bölgenin, bölgeler ve milletlerarası ticaret merkezi Halep ile Süveydiye iskelesidir. Ancak Antep kendisine yakın olan Kilis kazasından da bir adım öndedir.
Osmanlı Devleti’nde şehiriçi perakende ticaret hacminin önemli göstergelerinden biri de bu alana ait “bâc” vergilendir. Şehiriçi perakende ticaretten alınan “bâc-ı bâzâr” ve “bâc-ı hayvan” vergileri, şehrin ticari durumunu ortaya koyan önemli verilerdir.23 Buna göre 1850/1851 döneminde Antep kazasında bâc-ı bâzâr ve bâc-ı hayvan vergileri beraber iltizama verilmiştir. Bu dönemde Antep kazasının bâc-ı Bâzâr ve bâc-ı hayvan mukataası 14.600 kuruşa, Antakya kazasınınki 14.310 kuruşa iltizama verilmiştir.24 Oysa 1851/1852 döneminde Halep’in yalnız bâc-ı âğnâm mukataası bedeli 151.000 kuruştur. Zira Halep, Osmanlı Devleti’nin hayvan yetiştiren Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile hayvana ihtiyacı olan güney bölgeleri arasında yer almaktadır. Bu konumu sayesinde yüzyıllar boyu hayvan ticaretinin merkezleri olmuştur. Kuzeyden gelen sürüler, güneye Halep üzerinden pazarlanmıştır.
Gaziantep Nasıl Ticarî Merkez Oldu?
Halep’in Türk idaresinden çıkmasıyla birlikte bu misyonu Antep yüklenmiştir. 25 Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yetiştirilen hayvanlar, Ortadoğu ülkelerine Gaziantep üzerinden pazarlanmıştır ve pazarlanmaya da devam edilmektedir.
Aynı şekilde Güneydoğu Anadolu-Batı ticareti önceleri Halep ile Halep’e bağlı Süveydiye iskeleleri üzerinden yapılırken, buraların elden çıkmasıyla birlikte Antep üzerinden yapılmaya başlanmıştır. Özellikle 1939 yılında Hatay’la birlikte anavatana katılan iskenderun limanı, Antep’in gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Zira, İskenderun limanına ticari emtia Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya, İran ve Irak’a Gaziantep üzerinden pazarlanmıştır.26
Diğer taraftan Hindistan ve Ortadoğu’dan, Anadolu’ya yapılan ticaretin merkezi Halep iken, siyasi sınırın değişmesiyle birlikte, bu durum Gaziantep lehine değişmiştir. Abdülkerim Rafık; “Halep ticareti, Anadolu pazarının kendisine kapalı olması nedeniyle önemli oranda zarara uğramaktaydı” 27 derken bu gerçeği vurgulamaktaydı. Çünkü, Suriye ve Türkiye arasında çizilen sınırla birlikte, ticaret de eskisi gibi kolay olmamıştır. Ancak yine de bu iki ülke arasında resmi veya gayri resmi sınır ticareti küçümsenemeyecek ölçüdeydi ve bu durumdan önemli ölçüüde istifade eden Gaziantep olmuştur.
19. yüzyılda Antep’te ticaretin gelişmesini; cazibe merkezi olan Halep’e yakınlığı ile birlikte dönemin siyasi istikrarsızlığı ve iç karışıklığı da olumsuz yönde etkilemiştir. İdari istikrarsızlık otorite boşluğunu doğurmuş, esnaf ve tüccarlar kurallara riayet etmez olmuştur.28 Diğer taraftan ticaret için elzem olan asayiş ve huzur da yoktur.29 Tüccarın güvenliğinin sağlanması için sürekli emirler gönderilmesi de bunun göstergesidir. 30 Oysa 29 Ekim 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanıyla beraber gelen siyasi istikrar ve huzur ortamı ile değişen şartlar sayesinde Antep’te ticaret önemli ölçüde gelişme göstermiştir.
2. Sanayi Fonksiyonu
Günümüz Gaziantep’inin en önemli sanayii faaliyeti dokuma sanayiidir. Bu sanayii dalı günümüzde ülke sınırlarını aşarak uluslararası bir boyut kazanmış durumdadır. Oysa 19. yüzyılın ilk yarısında dokuma sanayii pek parlak durumda değildi. Bu döneme ait Tevzi Defterleri’nde 43 gruba ayrılan Antep esnafı içerisinde kazzazan, abacıyan, boyaciyan, basmacıyan, haffafan gibi esnaf grupları, şehirde tekstil sektörünün varlığını gösterse de bunların ödediği salyâneler, bize bu sektörün kaza sınırlarını aşarak, bölgelerarası ticarete konu olamayacağı; ancak kaza ihtiyacına yönelik olabileceği kanaatini uyandırmaktadır. Zira Halep’te 1825/1826 senesinde kazzazan, boyacıyan, abacıyan, haffafan gibi tekstil sektörüne ait esnaf grupları hariç, doğrudan kumaş üretimi yapan destgahlar 25.134 kuruş salyane öderken,31 aynı tarihte Antep’de bütün tekstil sektörüne ait esnaf grupları ancak 24.900 kuruş ödemekteydi.32
Bununla birlikte 19. yüzyılın ikinci yarısına ait verilere bakıldığında, Antep’te tekstil sektörünün diğer kazalarla kıyaslanamayacak kadar geliştiğini görmekteyiz. Zira R.1303 senesine ait bir veride;33 Antep’te 3815 adet kumaş dokuyan destgah varken, Maraş’ta 281, Urfa’da 221, Antakya’da 140 ve Kilis’te 120 adet bulunmaktadır. Yani Antep’te 1 haneye 0,586, Urfa’da 0,056, Antakya’da 0,041, Kilis’te 0,029, Maraş’ta 0,047 destgah düşmektedir: Bu da bize 19. yüzyılın sonlarına doğru Antep’te tekstil sektörünün diğer şehirlere göre oldukça iyi durumda olduğunu göstermektedir. Ancak yine de bu, günümüzde olduğu gibi ülke çapında ve milletlerarası boyutta değildi.
Bu arada şunu da belirtmekte fayda vardır; 19. yüzyılda Antep’teki sanayii dalını elbette tekstil sektörü ile sınırlamak doğru olmaz. Bu sanayinin yanı sıra demircilik, bakırcılık, ahşap işçiliği, sabun sanayii vs. vardır. Ancak yine bütün bu sanayii dalları da şehir ihtiyacının ötesinde milletlerarası ticarete konu olacak miktarda değildi. Oysa aynı dönemde Halep’in sabun sanayii milletlerarası boyut kazanmış durumdaydı.
3. Tarım Fonksiyonu
19. yüzyılın ilk yarısında Antep’in tarımsal faaliyetleri de iç açıcı değildir. Zira 1854/1855 döneminde Antep kazasının aşar geliri 198.668 kuruştur.34 Aynı dönemde Kilis Kazasında 1.089.199; Reyhaniye kazasında 134.900; Antakya kazasında ise 566.552 kuruş aşar geliri elde edilmiştir. Halep Eyaleti’ne bağlı diğer kazalarla karşılaştırıldığında Antep kazasına ait aşar gelirinin oldukça düşük olduğu görülmektedir. 1889/1990 tarihinde Antep aşar gelirinde önemli miktarda bir artış söz konusudur.35 Maraş’ta 915.000 kuruş aşar geliri elde edilirken Antep’te 1.800.133, Antakya’da 1.812.781, Kilis 2.200.000 kuruş gelir elde edilmiştir. Antep’de tekstil sektöründe olduğu gibi tarımsal faaliyetlerde de 19. yüzyılın başından sonuna doğru bir gelişme gözlenmektedir.
3. Diğer Ekonomik Göstergeler
19. yüzyıl Osmanlısında taşra teşkilatlarının ekonomik durumunu ortaya koyarı önemli verilerden biri de; o bölgenin gelir ve giderlerini ortaya koyarı mahalli bütçeleridir. 1889/-1890 tarihli Halep Eyaleti bütçesi36 incelendiğinde eyalet bütçesine Birecik kazasının %2.14, Rumkale kazasının %239, Urfa kazasının %2.40, Suruç kazasının %3.57, Elbistan kazasının %3.58, Maraş kazasının %4.36, Antakya kazasının %6.22, Antep kazasının %7.18 ve Kilis kazasının %8.57 nisbetinde; 1908/1909 senesi bütçesine ise Antakya kazasının %9, Antep kazasının % 11.5 ve Kilis kazasının % 14 nispetinde katkıda bulunduğu görülmektedir.37 Başka bir deyişle eyalet bütçesine en çok katkıda bulunan Kilis olmuştur. Bunu çok yakın olarak Antep ve Antakya izlemiştir. Diğer kazaların da birbirine yakın miktarlarda vergi verdiği anlaşılmaktadır. Toplanan vergilerin bölgenin iktisadi gücüne nispetle alındığı düşünülürse, kazalar arasındaki ekonomi, durumun yaklaşık 1/4 ile 1/1 nisbetleri arasında olduğunu söylemek mümkündür. Oysa bugün bu kazalar arasındaki iktisadi güç durumu çok farklıdır. Bunlar içerisinde Gaziantep diğerleriyle kıyaslanamayacak kadar ileri durumdadır.
Ekonomik fonksiyonlarda da görüldüğü gibi Antep 19. yüzyılın başından sonuna doğru bir gelişme göstermektedir. Ancak bu gelişme bir sancakta görülebilecek gelişmenin ötesinde, ulusal ve uluslararası boyut kazanacak kadar geniş boyutlu olmamıştır. Bu durumun her yönden büyük bir merkez olan Halep’in Antep’in hemen yanı başında olmasından kaynaklandığını düşünüyoruz.
Zira Halep, bölgesinin idari, askeri, ticari ve kültürel merkezi durumundadır ve bir girdabın her şeyi kendisine doğru çekmesi gibi bütün ekonomik faaliyetleri de kendisine çekmektedir. Yani Antep, büyük ağaçların gölgesinde kalan küçük ağaçların gelişemediği gibi Halep’e yakınlığı nedeniyle hak ettiği gelişmeyi gösterememekteydi. Ancak Antep, Halep’in Türk idaresinden ayrılması ile birlikte devrilen bir çınar ağacının yanıbaşında yeşeren filizi gibi hızla büyümüştür. Çünkü Halep’in Osmanlı Devleti için yüklendiği iktisadi fonksiyonları, artık Türkiye Cumhuriyeti için Gaziantep yüklenmiştir.
III. Ulaşım Fonksiyonu
Genel anlamıyla insan ya da eşyanın bir yerden diğer bir yere hareket etmesi demek olan ulaşım;38 şehirlerin gelişmesinde önemli bir unsurdur. Şehirlerin gelişimine baktığımızda, bu gelişmenin diğer merkezi yerlerle kurduğu ilişkilerle doğru orantılı olduğunu görürüz. Gotmann “Ulaşım pek tabii merkeziyet dinamiğinin esasıdır“39 diyerek ulaşımın şehir fonksiyonları içerisindeki yerini en iyi şekilde ifade etmektedir. Çünkü ulaşım ticareti, ticaret de gelişmeyi beraberinde getirmektedir. Kısaca ulaşımla ticaret, ticaretle gelişim iç içedir ve birbirini tamamlayan unsurlardır.
İşte Halep, şehirlerin gelişmesinde bu denli önemli olan bir fonksiyona sahipti. Zira milletlerarası büyük ticaret yollarının geçtiği geniş bir bölgenin merkezinde bulunmaktaydı. Doğu-batı ve kuzey-güney istikametine giden milletlerarası ulaşım ağının kavşağında bulunan Halep, İskenderun ve Süveydiye limanları sayesinde Akdeniz ülkeleri ile hatırı sayılır ticari bağlantılar kurabilmekteydi. Bu özelliği sayesindedir ki; 18. yüzyılın sonunda Marsilya ile ticaret hacmi, Kahire ticaretini geride bırakmıştı. Bilahere Avrupalı devletlerin ticari dayatmaları40 ve Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla değişen güzergahtan dolayı ticaret hacmi gerileme göstermişsede, 20. yüzyılın başlarında ağır işleyen, pahalı ve kapasitesi sınırlı olan karayolu taşımacılığının yanı sıra, gerek hammadde ve gerekse işlenmiş maddenin kolaylık.la taşındığı İstanbul-Halep-Bağdat ve.İstanbul-Halep-Hicaz demiryolu sayesinde tekrar eski canlılığını kazanmıştır.
Buna karşılık Antep, Anadolu, Suriye, Mısır, Arabistan ve Akdeniz memleketleri ile Doğu bölgelerini birbirine bağlayan transit karayolu güzergahı üzerinde olmasına rağmen,41 Halep’e yakınlığı nedeniyle konaklama yeri olmasının ötesinde ticeret merkezi durumuna gelememiştir. Diğer taraftan çağdaş ulaşım teknolojisi olan demiryollarından da yeterince istifade edememekteydi. Ancak bu durum ulusal sınırların yeniden çizilmesiyle birlikte değişmiştir. Şöyle ki:
İlk olarak Osmanlı dönemirıde Irak, İran ve Güneydoğu Anadolu ile Batı karayolu ulaşımı Halep üzerinden yapılırken sınırların değişmesiyle birlikte, Gaziantep üzerinden yapılmaya başlanmıştır. Özellikle Avrupa’yı Asya’ya bağlayan E-5 karayolu ve Adana-Gaziantep Otoyolu, Gaziantep’in ulaşım fonksiyonunu daha da kuvvetlendirmiştir.
İkinci olarak Halep’i Akdeniz ülkelerine bağlayan İskenderun Limanı, bundan böyle Antep için önemli bir ithalat ve ihracat merkezi olmuştur.42
Üçüncü olarak da 20 Ekim 1921 yılında yapılan Ankara Antlaşması’nda Türkiye-Suriye sınırı belirlenirken, Anadolu-Bağdat demiryolu hattının Meydanekbez-Müslimiye (Halep’in 12 km. kadar kuzeyinde) ve Çobanbey-Müslimiye bölümü (yaklaşık 126 km) Suriye’de kalmıştı. Bu önemli bir sorundu. çünkü Türkiye-Irak arasındaki demiryolu taşımacılığında Türkiye, Suriye’ye geçiş ücreti ödüyordu. Ancak 1953’te Narlı-Gaziantep; 1960′ da da Gaziantep-Karkamış hatlarının döşenmesiyle birlikte bu sorun büyük ölçüde çözümlenirken, Gaziantep de demiryolu ticaretinin sağlamış olduğu imkanlarla tanışmış oluyordu.
IV. Savunma Fonksiyonu
Şehirlerin gelişmesinde önemli olan bir diğer unsur da savunmadır. Zira askeri amaçla konuşlandırılan ve geniş ölçüde tüketici durumda bulunan büyük bir kitlenin şehrin ekonomisini canlandıracağı da muhakkaktır. Özellikle geçmişte şehirlerin kurulmasında ve gelişmesinde bu fonksiyon çok daha önemli rol oynamıştır. Zira geçmişte savunma amacıyla askeri garnizon olarak kurulan ve bu niteliği sayesinde hızla büyüyerek bir şehir haline gelen pek çok yerleşim birimi vardır. Hisarı sayesinde bölgesinde çok kolay bir savunma mevzii durumunda olan Halep de bunlardan biridir.43
Osmanlı Devleti’nde Anadolu savunmasının ileri karakollarından biri durumundaki Halep’in bu fonksiyonu; 19. yüzyıldan itibaren daha da artmıştır. Zira, Halep bu zamana kadar Osmanlı Devleti’nin iç bölgesi sayılacak bir konumdadır. Ancak Fransa’nın 1798 yılında Mısır’ı işgal etmesi ve Suriye’ye yönelmesi, ardından Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Mısır ve Suriye’yi ele geçirerek Anadolu içlerine doğru ilerlemesi,44 1882 yılında İngiltere’nin Mısır’ı işgali45 ve nihayet 1. Dünya Harbi’nde Basra bölgesinin işgali,46 Halep’i her an işgale maruz kalabilecek bir kent yapmıştır.
Hem bu dış tehditler, hem de bölgede başgösteren isyanlar,47 Halep’te önemli miktarda askeri güç bulundurma zaruretini doğurmuştur.48Halep’te bulunan bu büyük ve tüketici unsur da bir taraftan şehrin iktisadi açıdan gelişimine önemli miktarda katkıda bulunurken, diğer taraftan bölgesindeki ekonomik faaliyetlerin yönünü de kendisine doğru çekerek, kendisine yakın yerlerin gelişmesine engel olmaktaydı. Buna karşılık sınır değişikliğine kadar Antep’de sadece kendi iç güvenliği sağlayacak kadar askeri birlik bulundurulmaktaydı.49 Oysa sınırlardaki değişimle birlikte, ülkenin güneydoğu sınırlarını koruyacak askeri birliklerden önemli bir kısmı Antep’te konuşlandırılmıştır. Bu ise şehrin gelişimine olumlu yönde katkıda bulunmuştur.
Sonuç olarak; Ankara Antlaşması ile ulusal sınırlar değişmiş; Halep Türk idaresinden çıkmış ve bu durum Gaziantep’in gelişmesinde önemli bir etken olmuştur. Bu arada şunu da belirtmekte fayda vardır: Bir ülkenin merkezi idaresinin göstereceği gelişim çizgisinden, milletlerarası başarılarından o ülkenin vilayetlerini ayrı tutmak mümkün değildir. Bu itibarla, siyasi sınırın yeniden çizilmesiyle birlikte, iki ayrı ülkenin topraklarında kalan Gaziantep ve Halep vilayetlerinin gelişimi de sınırlan içinde bulunduğu gelişimine paralel olmuştur. Bir taraftan gelişen dünya ile entegre olma yolunda önemli mesafeler katetmiş bir ülkenin ili, diğer tarafta büyük dış ticaret hacminin yanısıra devasa iç ticaret hacmi olan bir ülkeye bağlı iken, sınırlan küçülmüş, kendi içine kapanmış Suriye devletine bağlı bir Halep vardır.
Prof. Dr. Hilmi Bayraktar
Gaziantep Üniversitesi Tarih Bölümü
Tarih ve Toplum / Şubat 2001 / Sayı 206
- Hayati Doğanay; Türkiye Beşeri Coğrafyası, Gazi Büro Kitabevi, Ankara 1994, s. 22-23.
- İsmail Soysal; Türkiye’nin dış münasebetleriyle ilgili Başlıca Siyasal Andlaşmalar, Ankara 1985.
- Sauvaget Halep, İA. MEB Yay, lstanbul 1988, C. 5, s. 117.
- Hoca Saadettin: Tacü’t-Tevavih, C. IV, ( Haz. İsmet Parmaksızoğlu), K.B. yay. Ankara 1992. s. 291. Solakzade Mehmet Hemdemi Çelebi; Solakzade Tarihi; C. II,(Haz. Yahid Çabuk), K. B. Yay. Ankara 1989, s. 56.
- Bkz. Justln McCarthy; Osmanlı Anadolu Topraklarındaki Müslüman ve Azınlık Nüfus (Osmanlı Anadolusu’nun Son Dönemi), (Çev. Kur.Kd.Alb. İhsan Gürsoy) ATASE Bşk. yay. Ankara 1995. s. 1.35. Ayrıca bkz. Mustafa Öztürk; “Osmanlı Miri Rejimi ile Misak-ı Millinin Münasebeti”. Genelkurmay ATASE Başkanlığı V. Askeri Tarih Semineri (İstanbul 23-25 Ekim 1995 Seminerine sunulan bildiri)
- Ahmet Cevdet; Tezakîr, (Yay. Haz. Cavit Baysun), Tezkîre 31, TTK. Yay. Ankara 1991, s. 200.
- Bölgede baş gösteren eşkıyalık olayları ve bunlara karşı girişilen askerî harekât hakkında bkz. Ahmet Cevdet Paşa; a.g,e., Tezkire 27-37.
- Hüseyin Özdeğer; Gaziantep, DİA. C. 13, s. 466-469.
- ???
- ???
- ???
- ???
- ???
- 14
- 15
- 16
- 16
- 16
- 16
- 20
- 21
- 22
- 23
- 22
- 22
- 22
- 22
- 22
- 22
- 22
- 22
- 22
- 22
- 34
- 34
- 34
- 34
- 34
- 34
- 34
- 34
- 34
- 44
- 45
- 46
- 1. Dünya Harbi’nde Türk Harbi İran-lrak Cephesi 1914-1918, C.III Kısım I. ATASEY yay., Ankara 1979.
- Bölgede baş gösteren isyanlar hakkında daha geniş bilgi için Ahmet Cevdet Paşa; Tezikir, Tezkire 26-37.
- Halep’te konuşlandırılan askeri birlikler hakkında Bkz. 1326 Tarihli Halep vilayet salnamesi s. 159-17B.
- 1326 Tarihli Halep salnamesıne göre Antep’te sadece Yetmiş Altıncı Antep Alayı mevcuttur.