Vazgeçilmez yaşam kaynağımız olan su, aynı zamanda varlığımızın yapısını belirleyen, kimliğimizi ve hayat biçimimizi şekillendiren ve çevresel koşullara uyarlanmamızın ifadesi olan kültürün şekillenmesinde önemli parçalardan birini oluşturur. Su etrafında oluşan insana özgü davranışlar ve inanışlar çerçevesinde var olan kültürel öğeler “su kültürü” içinde tanımlanır. Su ile bağlantılı insan yaratısı her unsur, su kültürünün bir parçasını oluşturur. Bu açıdan sınırları belirli bir coğrafyada kültürel süreçlerin anlaşılması ve değişim süreçlerinin ortaya konabilmesinde su kültürü ile bağlantılı bu unsurlar önemli veriler sunar.

Çalışmamızda Gaziantep il sınırları özelinde süreç içerisinde yerleşimlerin şekillenmesinde su kaynaklarının etkisine; kaynakların kullanımı ve yönetilmesi bağlamında ise “su kültürü” çerçevesinde organize edilen ve günümüze ulaşan önemli yapılar ele alınacaktır. Bu açıdan bölgede önce su kaynaklarının jeolojik yapı içindeki konumları genel olarak ortaya konacak, daha sonra ise arkeoloji ve tarih bilimlerinin sunduğu veriler ışığında yerleşimlerin oluşum sürecinde su kaynaklarının etkilerine, su yapılarının oluşum süreçlerine ve zaman içindeki değişimlerine değinilmeye çalışılacaktır.

Gaziantep Jeolojisi ve Süreç İçerisinde Yerleşimlerin Şekillenmesinde Akarsular

Gaziantep’in süreç içinde oluşturmuş olduğu kültürel kimliklerin şekillenmesinde su önemli bir faktör olarak karşımıza çıkar. Toros Dağlarının, Kuzey Suriye düzlüklerine doğru evirildiği bir coğrafyada yer alan bölgede, yerleşimlerin oluşum süreçlerinde en önemli faktörler jeolojik yapı ve su kaynakları olmuştur. Bölgede tarih boyunca suyun kullanılması ve yönetilmesi, yerleşimlerin yer seçiminde, ekonominin şekillenmesinde, kent ve kırsal kimliklerin oluşmasında önemli bir role sahip olmuştur.

Bu noktada Gaziantep hidrografyası hakkında bilimsel çalışmaların oldukça yetersiz olduğu belirtilmelidir. Ancak Gaziantep özelinde genel bir hidrografya çerçevesi çizilecekse iki önemli akarsu sisteminden bahsetmeliyiz. Fırat ve Asi Nehirleri Havzaları: Araban Ovasını sulayan Karasu, Yavuzeli Ovasını sulayan Menzimen, Şehitkâmil ve Nizip ilçelerinden doğan Nizip Çayı, Gaziantep kent merkezini oluşumunu sağlayan Sacır Suyu sistemleri ve tabii olarak kentin doğu sınırını oluşturan Fırat Nehri, Fırat Havzasında yer alırken, İslahiye ve Nurdağı ilçelerinde yer alan Karasu deresi ise Asi nehri havzası içinde yer alır.1

Gaziantep’te, 150 yıla yaklaşan arkeolojik kazı ve yüzey araştırmaları2, sınırlı su kaynakları nedeniyle yerleşimlerin süreç boyunca akarsu yataklarının çevresinde şekillendiğini göstermiştir. Bölgedeki kısıtlı su kaynakları sadece yerleşimlerin oluşmasında değil kırsal üretim alanlarını da şekillendirerek kırsal peyzajların oluşmasını sağlamıştır. Özellikle bölgede az sayıda ovalık alanın yanı sıra, su yataklarının oluşturmuş olduğu daha dar eski vadi tabanları tarım için önemli alanlar olarak karşımıza çıkar.

Bölgede tarımsal üretim alanlarının ve su kaynaklarının sınırlı oluşu çağlar boyunca en ufak verimli toprak parçasının dahi etkin bir şekilde kullanılmasını gerekli kılmıştır. Karstik yapıyı, süreç içinde aşındıran akarsular, çeşitli genişliklerde vadi tabanları oluşturmuşlardır. Alüvyon dolgunun birikmesini sağlayan bu vadi tabanlarının eski olanları, bölgenin tarımsal üretimini ve dolayısıyla ekonomik yapılanmasını da şekillendirmiştir. Özellikle Fırat Havzasında yer alan akarsuların oluşturmuş olduğu eski vadi tabanları tarım için sınırlı ancak oldukça bereketli alüvyon birikintilerinin oluşmasını sağlamıştır. Bu coğrafi sınırlılıklar; akarsu yatakları etrafında neredeyse her 2-3 kilometrede bir höyüğün oluşmasına neden olmuştur.

Akarsu yatakları sadece yerleşimlerin şekillenmesini ve kırsal peyzajların oluşmasını sağlamamış, bölgeler arası ticari rotaların şekillenmesinde, doğal güzergâhların oluşturmasında önemli roller oynamıştır. Binlerce yıl boyunca ticaretin ve dolayısı ile kültürün yayılımında önemli bir rol oynayan akarsular, Gaziantep bölgesini Fırat Nehri ve kolları ile Mezopotamya ve Anadolu’ya, Asi Nehri ile ise Akdeniz’e ve Levant bölgelerine bağlamıştır. Gaziantep’in binlerce yıl boyunca geniş kültürel coğrafyalar ile ilişki içinde olmasının temel unsurunu, sahip olduğu akarsu sistemleri olduğu söylenebilir. Hammadde kaynakları yönünden fakir olmasına karşın akarsular başta olmak üzere sahip olduğu stratejik unsurlar tarihsel süreç içinde bölgenin her zaman önemini korumasını sağlamıştır.

Gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar MÖ 6. binyıldan itibaren Gaziantep bölgesinin farklı coğrafyalar ile ticari ilişkiler içinde olduğunu gösterir. Yenice Höyük, Yarım Höyük, Horum Höyük, Sakçagözü, Şaraga Höyük, Turlu Höyük, Gaziantep Kale Höyük ve Tilmen Höyük’te gerçekleştirilen arkeolojik kazı çalışmalarında başta Geç Neolitik/Erken Kalkolitik Çağ’a tarihlendirilen Halaf ve Ubeyd boyalı seramik kültürleri olmak üzere tespit edilen çeşitli bulgular, bölgenin Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamya ile ticaret aracılığıyla yoğun kültürel ilişkiler geliştirmeye başladığını kanıtlamıştır. 3

Kalkolitik Çağ boyunca gelişen bu kültürel ilişkiler MÖ 4. bin yılın sonu, 3. binyılın başlarında Tunç üretimi için gerekli olan bakır ve kalay madenlerinin temininin temel alan ticaret sistemi, Gaziantep ve çevresini daha uzak coğrafyalar ile kültürel ilişkiler geliştirmesini sağlamıştır. Maden kaynakları yönünden oldukça fakir olmasına rağmen Gaziantep ve yakın çevresi akarsu yataklarını takip eden doğal yol güzergâhlarının merkezinde yer alması ile bu ticari sistemin bir parçası olmuş, Tilbaşar gibi kent kimliğine sahip büyük yerleşimler şekillenmeye başlamıştır.

MÖ 2. binyılın birinci yarısında özellikle Asurlu tüccarların öncülüğü ile Mezopotamya ile Anadolu arasında artan ticari ilişkilerde Gaziantep bölgesi ön plana çıkmaya başlamıştır. MÖ 3. binyılın ikinci yarısına tarihlenen yazılı kaynaklara göre “(Tanrı) Kamis’in Limanı/kenti” anlamına gelen Karkamış 4 bu süreçte, Asur ve Anadolu arasındaki ticari rotalarda Fırat Nehri’ndeki konumu ile önemli bir kavşak noktası olmuştur.

Asur kentinden yolculuklarına başlayan kervanların büyük çoğunluğu Adıyaman Samsat-Malatya rotasını takip ederek veya Karkamış’tan Fırat Nehri’ni geçerek Kahramanmaraş, Göksun veya İslahiye Ovası üzerinden, Amanos geçitleri ile Çukurova üzerinden Anadolu’nun iç kesimlerine ulaşmış olmalıdır5. Bu süreçte çok sayıda doğal yol güzergâhının kesişme noktasında yer alan Gaziantep’te çeşitli tartışmalar bulunsa da akarsu yataklarına yakın konumlandığı düşünülen Ursu6, Zalpa7, Hassum8, Ulisum9 gibi merkezlerin bulunduğu bilinmektedir. Yazılı kaynaklardan özellikle ürettikleri tekstil ürünleri ile ön plana çıkan bu merkezlerin günümüzde neresi olduğu kesin olmasa da Gaziantep ili İslahiye ilçesi sınırları içerisinde yer alan Zincirli Höyük’te sürdürülen kazı çalışmalarında MÖ 17. yüzyıla tarihlendirilen tekstil üretimi bile bağlantılı bir mekan tespit edilmesi10 bölgenin bu süreçte tekstil ürünlerinin üretimi ve ticareti açısından ön plana çıktığını göstermektedir.

MÖ 2. binyılın ikinci yarısında Hitit Devleti ile başlayan bir süreçte Gaziantep her zaman büyük güçlerin egemenlik kurmak için ele geçirmek istedikleri stratejik bir bölge olmuştur. Bu durumun temel nedenleri arasında hammadde kaynakları açısından fakir olsa da sahip olduğu başta akarsu yataklarının oluşturmuş olduğu doğal yol güzergâhları gelmiştir. Hitit Devleti’nin çöküşü sonrası Gaziantep sınırları içerisinde MÖ 1. binyılda Fırat Nehri kıyısında yer alan Karkamış ile Asi nehrinin önemli bir kolu olan Karasu yakınlarında bulunan Zincirli/Sam’al ön plana çıkan kentler olmuştur. Bölgede egemenlik kurmak isteyen Asur İmparatorluğu, İmparator III. Salmanassar’ın (MÖ 858-824) günümüzde Yavuzeli ilçesi Sarılar köyü yakınlarında Fırat Nehri’nin batı yamacında kayalık alana yaptırdığı anıttan11 ve MÖ 857 yılında bölgeye gerçekleştiği sefer kayıtlarında Sacır Suyu’nu takip ederek, Tilbaşar’ın da yer aldığı 6 kenti yıktığını belirtmesi12 akarsu yataklarının oluşturmuş olduğu doğal yok güzergâhlarının sadece ticari açıdan değil askeri açıdan da önemli güzergâhlar oluşturduğunu kanıtlar.

Gaziantep ve çevresinde MÖ 333 ile başlayan Helenistik ve devamında Roma dönemleri boyunca Fırat Nehri doğu ile batı arasında doğal bir sınır olarak karşımıza çıkar. MS 2. yüzyılda Roma ve Part, MS 3. yüzyılda ise Roma ve Sasani çekişmelerinde Fırat Nehri askeri açıdan oldukça önemli bir doğal sınır hattı oluşturur. Bu süreçte artan askeri hareketlilik çok sayıda su yapısının da inşa edilmesini sağladığı gibi bölgedeki yol ağlarının da gelişmesini sağlamıştır13.

Bu süreçte ön plana çıkan Zeugma’da tespit edilen bulgular kent yaşamında su kültürüne ait unsurların nasıl şekillendiğini göstermesi açısından oldukça önemlidir, ancak Zeugma’da tespit edilen su kültürüne ait unsurlar çalışmamızdan farklı olarak çok daha detaylı ve farklı bir çalışmanın konusudur. Bölgenin jeolojik ve ekolojik yapısına uyum sağlamış bir Roma kenti modeli olarak, Zeugma’da su kültürü kabaca özel/konut ve kamusal alanlar altında ele alınabilir. Konut alanlarında kentte artan nüfus ile suya olan ihtiyacın artması, evlerin iç avlularında suyun sığ havuzlarda toplanarak sarnıçlarda biriktirilmesi gibi mimari çözümler üretmesine neden olmuştur14. Evlerde sadece su depolama alanları değil yıkanma ve tuvalet gibi su ile bağlantılı mekânların oluşturulduğu bilinmektedir. Kamusal alanlarda ise kentte özellikle ilerleyen satırlarda ele alınacak Fırat Nehri’nin iki kıyısını birbirine bağlayan köprü ön plana çıkmaktadır.

Zeugma’da su kültürü sadece ihtiyaçlar doğrultusunda değil, kentte tespit edilen zengin mozaiklerde Fırat Nehri ile bağlantılı tanrılar, gerçek veya mitolojik su canlıları, dalga bezemeleri gibi su ile bağlantılı unsurlar sıklıkla tercih edilmesi ile kanıtlandığı gibi dinsel ve sanatsal bağlamlarda da şekillenmiştir.

Gaziantep ve çevresinde Roma İmparatorluğu egemenliğine MS 3. yüzyılda Sasani Kralı I. Şapur tarafından son verilir. Bu süreçte kent kimliğine sahip merkezlerin büyük çoğunluğu küçülür, genellikle akarsu kıyılarında tarım için uygun alanlarda kırsal karakterli yerleşimler artar. Bölge MS 3. yüzyıl sonrası kaotik bir siyasi görüm çizer. MS 6. yüzyılda Bizans bölgeye hâkim olurken, MS 9-10 yüzyıllar arasında yoğun Arap akınları görülür. MS 11. yüzyılda bölgedeki Bizans egemenliği Selçuklu ve Haçlı seferleri baskısı altında kalır. MS 3. ve 11. yüzyıllar arası bölgede neler yaşandığını ele alan literatür oldukça sınırlı ve kronolojik olarak boşluklara sahiptir.

MS 12. yüzyıl ile önce Eyyubi sonrasında Memlük egemenliği ile İslamlaşmaya başlayan bölge hakkında özellikle Doğu kaynakları önemli bilgiler sun-maya başlar. Bu süreçte özellikle İslam inancında suyun taşıdığı önem dikkate alındığında su kültürü ile ilgili bilgilerimizde artar.

Gaziantep’te Su Yapıları

Su yapıları denince ilk akla gelen unsur hiç kuşkusuz köprülerdir. Antep savunmasında Elmalı köprüsü gibi köprülerin önemli roller oynadığı bilinmektedir. Ancak Birinci Dünya Savaşı öncesi Antep’te yer alan köprüler hakkın-da bilgilerimiz oldukça sınırlıdır. Bölgede yer alan köprüler hakkında en eski bilgimiz, MÖ 2. binyılın birinci yarısına tarihlendirilebilir. Yazılı kaynaklarda Gaziantep Kalesi’nin yükseldiği höyük olması muhtemel Ursu15 ile Mamma16 arasında kalan Bulbulhum çevresinde bir köprüye ait çeşitli bilgilere rastlanır17.

Köprüler basitçe akarsuları aşmak için oluşturulan yapılar olarak tanımla-nabilir. Aslında Gaziantep bölgesinde akarsuları geçmek büyük ordular için her zaman önemli bir sorun olmuştur. Özellikle Fırat Nehrinin geçilmesi, MÖ 9. yüzyılda Asur imparatoru III. Salmanassar’ın Kenk Boğazına yaptırdığı anıt-tan18 oldukça önemli bir başarı olduğu anlaşılmaktadır.

Fırat Nehri gibi akarsu yatağı geniş bir nehirde 20. yüzyıl öncesinde köp-rüler ile karşıya geçildiğine yönelik veriler oldukça sınırlıdır. Helenistik Çağ’da Fırat Nehri’nin kıyılarında karşılıklı olarak kurulan Zeugma ve Seleukia Apamea kentleri arasında tekne veya sallardan yapılmış bir köprünün varlı-ğı tartışma konusudur19. Özellikle Roma İmparatorluğu egemenliği boyunca Zeugma ve çevresinin askeri açıdan öneminin arttığı süreçte, çeşitli köprüle-rin inşa edildiği bilinmektedir. Araban ilçesinde Karasu ile Yavuzeli ilçesinde Merzumen derelerinde çeşitli Roma köprülerine ait izlerin bir kısmı günümüze ulaşmıştır20. Gaziantep kent merkezinde ise tespit edebildiğimiz en eski köprü Debbağhane Köprüsüdür. Kitabesine göre 1259 yılında Memlükler tarafından yaptırılmıştır21.

İslahiye ilçesinde Karasu deresinde Karaköprü olarak bilinen köprüde muhtemelen Roma döneminde inşa edilmiş olmalıdır. Bu köprüler dışında Sacır Suyu üzerinde Tilbaşar Höyüğün ve Yakacık (Zıramba) Köyü’nün yakınla-rında yer alan eski köprülerin yapım tarihleri net değildir. Kent merkezinde ve Sacır Suyu’nun batı kolunu oluşturan Tüzel Çayı üzerinde yer alan Elmalı gibi günümüze ulaşan köprüler Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında inşa edilmiş olmalıdır.

Su kaynakların kısıtlı olduğu bölgelerde yerleşimlerin büyümeye başlaması veya tarımsal üretim alanlarına su taşınabilmesi için üretilen çözümlerde çeşitli su yapılarının bölgede inşa edildiğini görmekteyiz. Bölgede bu su yapılarının en dikkat çekicilerinin başında “Qanat/Kanat” lar gelmektedir. Kanat veya diğer ismi ile “Kehriz” sistemi en basit şekilde yer altı sularının veya kaynak sularının tünel ağları ile yer altından taşınması olarak tanımlanabilir22.

Özellikle İslami dönem ile Gaziantep kent merkezinin nüfusunun artması kentin su kaynaklarının zaman zaman yetersiz kalmasına neden olmuştur. Kent merkezinin ana su kaynağı Alleben olarak da bilinen Sacır Suyudur. Gaziantep kent merkezinin etrafından çeşitli kaynakların bir araya gelmesi ile oluşan Sacır Suyu sisteminin23 yetersiz kaldığı durumlarda kent merkezinde çeşitli imar fa-aliyetleri ile farklı kaynaklardan beslendiği anlaşılmaktadır. Elimizdeki verilere göre Memlük egemenliği ile başlayan bu süreç, Osmanlı egemenliğinde 16. yüzyıl ile beraber kent nüfusu artışa geçmiş ve merkezin dışına yayılmaya başlamıştır24. Artan kent nüfusu ile paralel şekilde artan su ihtiyacı, su ile bağlantılı yeni imar projelerinin kent merkezinde gelişmesine neden olmuştur.

Toros Dağları’nın güney yamaçlarının engebeli yapısının kuzeyden güneye doğru kademeli bir şekilde düzleştiği Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamya bölgelerinde düzensiz yağış rejimleri, jeolojik yapının geçirgenliği gibi neden-lerden dolayı kanat gibi hidrolik sistemler binlerce yıl boyunca egemen güçler tarafından geliştirilmiştir. Özellikle MÖ 13. yüzyıldan başlayarak Yeni Asur Döneminin emperyal sisteminde yeni tarımsal alanların organize edilmesinde, kanal projelerinin büyük önem taşıdığı bilinmektedir25. Hidrolik sistemlerin Asurlulardan sonra Yeni Babil, Pers, Roma, Bizans, Memlükler ve Osmanlı dönemlerinde de yapımlarına devam edilmiştir. Suriye coğrafyasında günümüzde halen az da olsa varlıklarını devam ettiren kanat sisteminin26 Gaziantep’teki en güzel örneklerini kent merkezinde ve Oğuzeli ilçesinde “Halep Arkı” olarak isimlendirilen su sisteminde görmekteyiz.

Son yıllarda Gaziantep kent merkezinde yer alan kanat ve bu sistemler ile taşınan suyun kamusal olarak kullanımı için organize edilen yer altı su yapıları olan Kastel27 gibi su yapıları üzerine gerçekleştirilen çeşitli çalışmalar, su kültü-rünün tarihsel perspektif bağlamında kent kimliğinin önemli bir parçası olduğunu ortaya koymuş ve su ile ilgili kültürel mirasın fark edilmesini sağlamıştır28. Kent merkezinde yer alan su ile ilgili imar faaliyetleri sadece geride bıraktıkları izler ile değil tarihi bazı kaynaklarda da izlenebilmektedir.

Örneğin 18. yüzyılda Antep merkezini ziyaret eden İngiliz Piskopos Pococke kent merkezi etrafında çeşitli su kanallarından bahsetmiştir29. Antepli Divan Şair-i Nabi 1710-1711 yıllarında Kadı Mahir Efendi’nin yaptırmış olduğu bir kanat sistemini ayrıntıları ile kaleme almıştır. H. İ. Yakar Gaziantep Müzesi Envanterinde bulunan bir kitabede bu manzumenin işlendiğini fark etmiş ve Nabi’nin kaleminden, bir kanat inşası övgüsünü içeren kısmını, kentin su kültürünün edebiyatta bir yansıması olarak “Gaziantep Kitabeleri Bir Şehrin Hüviyeti” kitabında yayınlamıştır30. Edebi metinlerin dışında, Vakıflar ile ilgili belgeler, şeri siciller, salnameler gibi belgeler özellikle kent merkezindeki köprüler gibi su yapıları hakkında önemli bilgileri günümüze ulaştırmıştır31.

Kent merkezi dışında diğer önemli bir kanat yapısı ise “Oğuzeli İlçesinde yer alan Halep Arkıdır. Oğuzeli İlçesi, Yakacık Köyünün yaklaşık 1 km kadar batısında bölgede Halep Arığı olarak bilinen su yapısı ana kayaya işlenmiştir. 1,5-2 metre genişliğe, 8 metre kadar derinliğe sahiptir. Açık ark dışında aynı sisteme bağlı çok sayıda farklı boyutlarda bacalar tespit edilmiştir. Arazide yapmış olduğumuz çalışmalarda Halep Arkına ait yaklaşık 1,5 kilometrelik kısmı tarafımızdan gözlemlenmiş ve belgelendirilmiştir32.

Sazgın Höyük etrafında yer alan çeşitli su kaynaklarının Halep kentine ulaştırılması için inşa edilen bu sisteminin 40 km ye ulaştığı tahmin edilmekte-dir. Halep kentinin başlıca su kaynağını oluşturan Kuveyk nehrine bağlanan bu sistem tespit ettiğimiz 1331’in biraz öncesine tarihlenen kitabesine göre Mem-lük dönemine aittir. Bedreddin el-Ayni (1391-1451) kendisi hakkında bilgi verirken aile büyüklerinden birisinin inşa çalışmalarında yer aldığını belirtir33.

Halep su sistemleri etrafında inşa edilen imar projelerinin en önemlilerin-den biri olan Halep Arkı, Mercidabık savaşı sonrası Osmanlı egemenliğinde de varlığını devam ettirmiş, zaman zaman onartılmıştır. 1895 yılında Halep’te kolera salgını sırasında bölgede görev yapan Dr. Şerafeddin Mağmumi Halep’in başlıca su kaynağı olan Kuveyk Nehri’ne üçte biri kapalı bir su yolu ile su taşındığını belirtir34. Halep Arkını işaret eden bu tanımlama 19. yüzyılın sonlarında kanat sisteminin halen aktif olduğunu gösterir. Her ne kadar Ksenophon’nun MÖ 401 yılı ve sonrasını anlattığı “Onbinlerin Dönüşü” eserinde Halep’in kuzey kesiminde çeşitli su kanallarından bahsedilmiş olsada35, Halep Arkı’nın yapım tarihi bu kadar eskiye gitmemektedir. Ancak bölgede bu su mimarisinin geleneksel olarak oldukça eskiye gittiğini göstermesi açısından önemli bir veridir. Başta kanat yapıları olmak üzere yer altı su sistemlerinin Gaziantep’te günümüze ulaşan varlıkları, hem Halep Arkında tespit ettiğimiz kitabe36 hem de 1282/1283 yılarına tarihlendirilen Pişirici Kasteli37 ile ilk defa Memlükler döneminde yapılmaya başladığını gösterir.

Su kültürünün önemli bir parçasını oluşturan Hamamlar yapılarının günümüze ulaşan en önemli örnekleri Gaziantep kent merkezinde gözlemlenir. Kent merkezinde Eski, Göymen, İki kapılı, Kale, Keyvan Bey, Naip ve Tutlu Hamamları ayakta kalmıştır38. N. Çam’ın değerli çalışmasında ayrıca Bağat, Bey, Ferhadiye, Gazali, Kadı, Koca Nakıp, Mücelle, Pazarcık, Piyale Paşa, Tışlaki, Tüffah isimli hamamlar günümüze ulaşamasalar bile çeşitli belgelerden varlıklarını tespit etmiştir39. Hamamlar kadar hanlarında içlerinde yıkanma alanlarının olduğu bilinmektedir. Stratejik konumu sayesinde çok sayıda yol ağının kesişme noktasında yer alan Antep kent merkezinde çok sayıda hanın bulunduğu bilinmektedir40. Bu hanlarda da muhtemelen yıkanma alanları bulunmakta idi.

F. Yegül’ün ifadesi ile “İnanca dayalı yıkanma ihtiyacı, sivil kuruluşlar vâ-sıtasıyla saygınlık ve meşruiyet edinmeyi hedefleyen yeni kentli hanedanların birçok endişesinden sâdece biridir”41. Özellikle İslam dünyasında abdest alma ile birlikte toplumsal alanlarda yıkanma toplum içinde inançlı olmanın da önemli bir göstergesidir. Hamamlar yıkanmaya yönelik yapılar oldukları gibi yaptıranlar ve kullananlar açısında da bir statü ifadesidir. Antep merkezinde yer alan hamamların özellikle Osmanlı egemenliği süresince artmaya başlaması bu açıdan kentin toplumsal yapısında yer edinmeye çalışan sınıfların bir etkisi olarak kabul edilebilir.

Köprüler, kanatlar, kasteller ve hamamlar dışında çeşmeler, kuyular, şadır-vanlar, değirmenler, sarnıçlar, havuzlar gibi çok sayıda su yapıları günümüzde başta kent merkezinde olmak üzere Gaziantep’te gözlemlenmektedir42.

Sonuç

Kısıtlı su kaynakları ve hammadde kaynaklarına rağmen Gaziantep bölge-sinin tarih boyunca taşıdığı stratejik öneminin temelini sahip olduğu akarsu kaynakları oluşturmuştur. Akarsular ayrıca bölgede yerleşimlerin şekillenmesi, kırsal peyzajların oluşması, ticaretin örgütlenmesi ve kültürel ilişkilerin gelişmesi bağlamında da önemli etkileri olmuştur. Gaziantep bölgesinin kendine özgü ekosistemi içinde ilk yerleşimlerden günümüze değin, toplumsal ve siyasal etkiler ile su kültürü bağlamında özel kültürel örüntüler geliştirmiştir.

S. Mithen’nin belirttiği gibi “Suya erişimin kontrol altına alınması iktidar olmanın başlıca yoludur”43. Gaziantep özelinde su kültürü bağlamında bu çalışmada ele alınan önemli örneklerin büyük çoğunluğu tarih boyunca bölgede egemen olmuş siyasal erklerin suyu kontrol etmek için oluşturmuş oldukları projelerden günümüze ulaşanlardır. Kamusal kullanım için kişiler tarafından organize edilen küçük boyutlu çeşme, sebil veya kuyular gibi yapılar ise toplum-sal yaşam içinde konum kazanmanın yollarından biridir. Su yapıları bu açıdan sadece görünürdeki işlevlerinin yanı sıra toplumsal yaşamın sosyal ilişkilerinin de yansıtan mekânsal ifadeleri olarak kabul edilebilir.

Su kültürü bölgede sadece suyun kullanımı etrafında değil din, ritüeller veya semboller ile de şekillenmiştir. Karkamış’ın “tanrı/kral liman” unvanının taşıması44, Araban Karasu deresinin kayalık yamacına işlenen geyik üstünde mızrak ve yay taşıyan bir tanrı betimlemesi45, Fırat Nehri kıyısına Roma döneminde işlenmiş bir yatan Nehir Tanrısı betimlemesi46 veya Zeugma mozaiklerinde gözlemlenen tanrılar, gerçek veya mitolojik su canlıları gibi unsurların tümü İslam öncesi dönemde bölgede su kültürü etrafında oluşan çeşitli alegorik ifade örnekleridir.

İslam Devletleri’nde su yaşam için gereksinim duyulmasının yanı sıra, taşıdığı dinsel anlamlar ile önemlidir. Memlükler ile başlayan ve Osmanlı Devleti ile devam eden süreçte bölgenin İslam Medeniyeti’nin bir parçası haline gel-mesi ile su kültürüne ait unsurlar arttığı gözlemlenir.

Son olarak bu noktada ortaya koyduğu yeni perspektifler ile popülerliği özellikle sosyal bilimler de artmaya başlayan bir jeolojik devir tanımı olan “Antroposen Çağ”da su kaynaklarının azalmaya başladığı, susuzluğun ve kuraklığın evrensel bir sorun olduğu, insan kaynaklı ekolojik tahribatların kültürümüzü şe-killenmesine ve bu yeni kültürel süreçte ne yazık ki suyun daha değerli bir metaya dönüşmesine tanıklık etmekteyiz. Binlerce yıldır toplumların geleneksel çözüm-ler ile elde ettikleri su kaynakları ile şekillendirdiği kentsel ve kırsal pezajların varlıklarını sürdürebilmek için, geçmişten çok daha farklı çözümler üretilmeye çalışıyoruz. Günümüz su kültürünü küresel ısınma, kıtlık, kirlilik, su adaletsizliği gibi olumsuz birçok kavram şekillendiriyor. Bu olumsuz konularda doğru çözümleri en kısa sürede bularak geçmişin bize bıraktığı köklü su kültürüne zengin öğeler ekleyerek gelecek kuşaklara ulaşabileceğimizin umudunu taşıyoruz.

Dr. Öğr. Üyesi Timur DEMİR
Gaziantep Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü
timurdmr@gmail.com,

Uluslararası Gaziantep’in Kurtuluşu’nun 100. Yılında Mîsâk-ı Millî Ve Güney Hattı Sempozyumu Bildiri Kitabı, ed. Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar vd., Gaziantep: Gazikültür Yayınları, 2022.

  1. A. Nuri Karabaş, Gaziantep İli Arazi Varlığı, Ankara, 1992.
  2. Gaziantep’te gerçekleştirilen Arkeolojik çalışmalar için: Timur Demir, “Gaziantep’te 19. Yüzyıldan Günümüze Gerçekleştirilen Arkeolojik Çalışmalar”, Rifat Ergeç Armağanı, (2019).
  3. Timur Demir, Arkeolojik Çalışmalar ile Gaziantep Kronolojisi, Ankara, (2020), s. 32.
  4. Nicolo Marchetti, “Karkamış”, Şehr-i Ayntab-ı Cihan Gaziantep (2016), s. 261.
  5. Rota önerileri için: L. Gürkan Gökçek, “Asur Ticaret Kolonileri Çağında Anadolu’da Kervan Güzergâhları ve Taşımacılık”, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi (2004); Gojko Barjamovic, “The Geography of Trade: Assyrian Colonies in Anatolia c. 1975 – 1725 BC and the Study of Early Interregional Networks of Exchange”, Old Assyrian Archives, Studies 3, (2008).
  6. Alfonso Archi, “Hassum/Hassuwan and Ursum/Ursaum from the point of view of Ebla”, Muhibbe Darga Armağanı, (2008); Atilla Engin, “Uršu/Uršum için bir Lokalizasyon Önerisi: Gaziantep-Kale Höyüğü”, Samsat’tan Acemhöyüğe Eski Uygarlıkların İzinde Aliye Öztan’a Armağan, (2017).
  7. Özlem Sir Gavaz, “Hitit Kenti Zapla’nın Yeri Üzerine”, Anadolu / Anatolia 31, (2006)
  8. Alfonso Archi, “Hassum/Hassuwan…”.
  9. Atilla Engin, “Oylum Höyük İçin Bir Lokalizasyon Önerisi: Ulisum/Ullis/İllis”, Armizzi Engin Özgene Armağan, (2014)
  10. Kathryn R. Morgan, ve Sebastiano Soldi, “Middle Bronze Age Zincirli: An Interim Report on Architecture, Small Finds, and Ceramics from a Monumental Complex of the 17th Century B.C.E.”, BASOR 385, (2020), s. 81
  11. Kemalletin Köroğlu, “Anadolu’daki Yeni Assur Dönemi Stelleri ve Kaya Kabartmaları”, Assurlular Dicle’den Toroslar’a Tanrı Assur’un Krallığı, (2018), s.182-184
  12. Edward Lipinski, The Aramaeans: Their Ancient History, Culture, 2000, s. 177-178
  13. Yol ağlarını genel değerlendirmeleri için: Anthony Comfort; Catherine Abadie-Reynal, ve Rifat Ergeç, “Crossing the Euph-rates in antiquity: Zeugma seen from Space”, Anatolian Studies 50, 2000; Anthony Comfort ve Rifat Ergeç 2001, “Following the Euphrates in Antiquity: North-South Routes around Zeugma”, Anatolian Studies 51, 200;Michael Blömer, “Kommagene Bölge-sinde Roma İmparatorluk Dönemi Anıtları”, Fırat Kıyısında Tanrı Krallar Kommagene’de Yeni Kazılar ve Araştırmalar, İstanbul, 2018, s. 262-265.
  14. Kutalmış Görkay, “Zeugma Roma Dönemi Evlerine Genel Bakış”, İki Dünya Arasında: Yaşamdan Ebediyete Zeugma’da Evler ve Mezarlar (2020), s. 48.
  15. Engin, “Uršu/Uršum …”.
  16. Kahranmanmaraş Göksün arasında bir bölge ve kent.
  17. Remzi Kuzuoğlu, “Eski Asurca Metinlerde Anadolu Köprüleri”, Archivum Anatolicum, 12/2, (2018), s.122.
  18. Kemalletin Köroğlu, “Anadolu’daki Yeni..” (2018), s.182-184.
  19. Tartışmalar için : Anthony Comfort; Catherine Abadie-Reynal, ve Rifat Ergeç, “Crossing the Euphrates …”; William Aylward “The Rescue Excavations at Zeugma in 2000”, Excavations at Zeugma, Conducted by Oxford Archaeology, (2013), 17-19; Kutalmış Görkay, “Zeugma Lejyon Yerleşkesi: Yeni Araştırmalar, Sonuçlar ve Ön Değerlendirmeler”, Anadolu/Anatolia 43 (2017), dipnot 6.
  20. Anthony Comfort; Catherine Abadie-Reynal, ve Rifat Ergeç, “Crossing the Euphrates …”; Anthony Comfort ve Rifat Ergeç 2001, “Following the Euphrates…”; Michael Blömer “Kommagene Bölgesinde…”, s. 262-265.
  21. Max Freiherrn von Oppenheim, Max van Berchem, Julius Euting, Nicolaus Finck, Alfred Jeremias, Leopold Messerschmidt ve Bernhard Moritz Oppenheim, Inschiften aus Syrien, Mezopotamien und Kleinafien n, gesammelt im Jahre 1899, Leipzig, 1909, s. 107.
  22. Kanat ve Kehriz sözcüklerinin kökenleri için bkz: Nusret Çam, Gaziantep’te “Kastel” Adı Verilen Su Tesisleri”, Vakıflar Dergisi, Sayı 18, Ankara, 1984, dipnot: 6.
  23. Sacır Suyu Hidrografyası ve çevresel etkileri üzerine çok az sayıda çalışma gerçekleştirilmiştir; başlıca önemli yayınlar için Gaziantep Kent merkezinden geçen kısmı için bkz Sönmez, Mehmet Emin, Yerleşme Yeri Seçimi ve Alansal Gelişimi Açısından Gaziantep, Özserhat Yayıncılık, Malatya, 2012. Suriye kısmı için bkz. Sanville, P. 1985. Holocene Settlement in North Syria: ré-suştats de deux prospection archae archéologiques effectuées dans la réegion du nahr Sajour et sur le haut Euphrate Syrien, British Archaeological Reports, International Series 238, Oxford, 1985.
  24. Lesile Peirce, Ahlak Oyunları: 1540-1541 Osmanlı’da Ayntab Mahkemesi ve Toplumsal Cinsiyet, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İs-tanbul, 2005 s.496.
  25. Fales, Frederick Mario, “Canals in the Neo-Assyrian Rural Landscape: A View from the Habur and Middle Euphrates”. Berichte der Ausgrabung von Tall Şeh Hamad / Dur-Katlimmu. BAND 8, (2008), s 181-186; Tony J. Wilkinson; Jason Ur; Elenor Wilkinson ve Mark Altaweel, “Landscape and Settlement in the Neo-Assyrian Empire”. Bulletin of the American Schools of Oriental Research 340, (2005), s. 23–56.
  26. Dale R. Lightfoot, Syrian qanat Romani: history, ecology, abandonment, Journal of Arid Environments (1996) 33, 321–336.
  27. Nusret Çam, Gaziantep’te “Kastel” Adı Verilen Su Tesisleri”, Vakıflar Dergisi, sayı 18 (1984).
  28. Meltem Uçar (Ed.), Gaziantep Livasları, Kastelleri ve Yer Altı Su Yapıları, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Gaziantep, 2018.
  29. Thomas A. Sinclair, Eastern Turkey: An Architectural And Archaeological Survey, London, 1990, s. 100.
  30. Halil İbrahim Yakar, Gaziantep Kitabeleri Bir Şehrin Hüviyeti, 2014, s. 136-137.
  31. Meltem Uçar, “Gaziantep’te Su Hizmetinin Gelişimi”, Gaziantep Livasları, Kastelleri ve Yer Altı Su Yapıları, Gaziantep, (2018), s. 52.
  32. Makbule Ekici ve Timur Demir, “Sacır Vadisi ve Çevresi Yerleşim Sistemleri Gaziantep İli Oğuzeli İlçesi Arkeolojik Yüzey Araştırması 2018 Yılı Çalışmaları”, 37. Araştırma Sonuçları Toplantısı, 3. Cilt, (2019), s. 469.
  33. Nusret Çam, Türk Kültür Varlıkları Envanteri 27 Gaziantep, 2006, Ankara, s. 631.
  34. Şerafeddin Mağmumi, Bir Osmanlı Doktorunun Anıları Yüzyıl Önce Anadolu ve Suriye, İstanbul, 2002, s. 233-234.
  35. Ksenophon, Onbinlerin Dönüşü, Bölüm. V/1.
  36. Makbule Ekici ve Timur Demir, “Sacır Vadisi ..”s. 469.
  37. Nusret Çam, Türk Kültür Varlıkları…, s. 413-416.
  38. Nusret Çam, Türk Kültür Varlıkları…, s. 374-401.
  39. Nusret Çam, Türk Kültür Varlıkları…, s. 679-681.
  40. Nusret Çam, Türk Kültür Varlıkları…, s. 420-528,689-693.
  41. Fikret Yegül, “Anadolu’da Hamam Kültürünün Evrimi”, Z, Kültür Sanat Şehir Mevsimlik Tematik Dergi Güz 2017/2, İstanbul, s. 166.
  42. Nusret Çam, Türk Kültür Varlıkları…, s. 401,406,410,682-688; Halil İbrahim Yakar, Gaziantep Kitabeleri…., 112-140; Meltem Uçar, A. Zafer Okuducu, Ali Yamaç, “Gaziantep Tarihi Su Yapıları”, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Gaziantep, (2018), s. 59-164.
  43. Mithen, Steven, Susuzluk-Antik Dünya’da Su ve İktidar, Koç Üniversitesi Yayınları, 2017.S 304.
  44. Nicolo Marchetti, “Karkamış….”, s. 261.
  45. Hellenkemper, Hansgerd ve Wagner, Jorg, “The God on the Stag: A Late Hittite Rock-Relief on the River Karasu,” Anatolian Studies 27, 1977, s. 167-73.
  46. Michael Blömer “Kommagene Bölgesinde…”, s. 264.